Previous Page  411 / 417 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 411 / 417 Next Page
Page Background

Türbanlı Yargıç Olur Mu?

410

Laik bir hukuk düzeninde devlet ve yurttaşlar, (toplumsal / din-

sel) değerlere

göre değil,

anayasal kurallara göre hareket etmek zo-

rundadırlar. Bunun nedeni, belli bir inanca sahip olanların devleti

/ iktidarı ele geçirerek diğer inanç sahipleri veya inançsızlar

üze-

rinde ba

skı yapmalar

ının önüne geçilmesi

arzusudur.

Bu bakımdan

inançlar karşısında sadece tarafsız kalmak, laik bir devlet için yeterli

değildir. Devlet aynı zamanda, yurttaşların temel hak ve özgürlük-

lerden tam olarak yararlanmalarını, hak ve özgürlüklerini kullanma-

larını, inanç farklılıkları arasında eşitsizlik yaratılmamasını garanti

etmelidir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin değiştirilemez niteliklerinden olan laik-

lik, demokratiklik ve hukuk devleti olma özellikleri ile birlikte değer-

lendirildiğinde,

Türkiye’nin anayasal düzenin, seküler bir toplum

yapısı öngörülerek kurgulandığını kabul etmek gerekir. Seküler

toplum yaratma düşüncesi Cumhuriyetin kurucu ideolojisidir.

Za-

ten çağdaş demokrasilerde toplumsal yapının başka türlü düşünül-

mesi mümkün değildir. Kaldı ki sekülerliğin kimi ögelerinin Osmanlı

devlet geleneğinde de bulunduğu bilinmektedir.

Toplumun seküler bir anlayışla biçimlendirilmesi, batı uygarlığı-

nın bir ürünüdür. Seküler toplum dinden arındırılmış bir toplumsal

yapıyı değil, ilişkilerini rasyoneliteye göre düzenleyen bir toplumsal

düzeni anlatır. Hristiyanlık; Reform, Rönesans ve genel olarak ‘ay-

dınlanma’ olarak nitelenen süreç sonunda seküler toplum anlayışıyla

uyum sağlamıştır. İslam dini açısından böyle bir sürecin yaşanmadığı

bilinmektedir.

Cumhuriyetin kuruluş döneminde laik devlet / seküler toplum

tercihi belirginleşip Fransız laisizmi örnek alınınca, bir İslam toplumu

olan ülkemizde birtakım çevrelerin itirazıyla karşılaşıldı. Cumhuriye-

tin seküler toplum tasarımı ile İslam dini arasında; devlet yapılanması,

kamu alanının düzenlenmesi ve kişilerin özel yaşantıları bakımından

birtakım sürtüşmeler yaşanmaya başladı. Demokrasiye geçişle birlik-

te, siyasal alanın başlıca malzemesi din ve dinden kaynaklı politikalar

olunca ortaya çıkan huzursuzluklar kaşınmaya başladı. Kişilerin özel

alanlarının düzenlenmesiyle ilgili olarak çok yaşanmasa da, kamusal

alanın düzenlenmesi, özellikle de devlete ait resmi alandaki işlemle-