Türkiye Barolar Birliği Dergisi 135.Sayı

392 Hak Temelli Sosyal Yardım ve Klientalizm ğişen dünya ile birlikte ülkemizde de son yıllarda artan göç, yoğun kentleşme, gelir dağılımındaki bozukluk, yüksek enflasyon, yoksulluk ve aile yapısındaki değişimler gibi nedenler, toplumun yoksul kesim- lerindeki sosyal yardımlara olan ihtiyacı arttırmıştır. Sosyal yardımlar bakımından öncelikli amaç muhtaç ve yoksul bi- reylere ayni ve nakdi yardımlarla asgari bir sosyal güvence sağlamak iken, ikinci bir amaç olarak da sosyal yardım alan bireylerin mümkün olan en kısa zamanda tekrar çalışarak gelir elde edebilme ve kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme imkânını elde edebilmesidir. Zira sosyal yardımların hedeflerinden biri de yardım alan kişilerin muhtaç olma durumundan en kısa sürede ve en etkin biçimde kurtulmasını sağla- mak olmalıdır. 42 Aksi takdirde insanların hazırcılığa, tembelliğe sav- rulması ihtimali de söz konusu olabilir. Nitekim sosyal hizmetlerden farklı olarak sosyal yardımlara kimi zaman olumsuz anlamlar yük- lendiği de görülmektedir . Bu olumsuz görüşler temel olarak sosyal yardımların hazırcılığa alıştırarak insanları tembelliğe yöneltmesi ve istismara açık olması hususunda yoğunlaşmaktadır. 43 Bunun yanında sosyal yardım alan bireylerde oluşabilecek “damgalanma” 44 gibi psi- ko-sosyal sonuçların da olabileceği ifade edilmiştir. Belirtelim ki; bu görüşlerin kısmen doğru olduğu kabul edilse bile sosyal yardımların; sosyal güvenlik sistemindeki son halka olarak boşlukları tamamla- yıcı ve kapatıcı işlevi, kaynakların kullanılışında tasarruf sağlamaya imkân vermesi ve bireylerin psiko-sosyal sağlığı üzerinde olumlu et- kileri göz ardı edilemez. 42 T. C. Başbakanlık, Sosyal Güvenlik Reformu: Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Kamu- da Yeniden Yapılanma: 9, Ankara 2005, s. 76. 43 Faruk Taşçı, “Sosyal YardımYapma(Ma) Gerekçeleri Üzerine Yaklaşımlar”, Kamu- İş 2008, C.9, Sayı:4, s. 3 44 “Sosyal bilimlerin değişik disiplinlerine ait alt dallarda kişisel, durumsal, kültürel ve tarihsel öncülleri ve sonuçlarıyla araştırma konusu olan damgalama tanımlan- ması güç, birden fazla disiplinin konusu olması dolayısıyla anlam içeriği zengin bir kavramdır. En basit anlamıyla eski zamanlarda bir kişinin köle, suçlu ya da vatan haini olduğu anlamına gelen, kesik ya da yanık gibi, vücut işaretlerini ifade eden damgalama; sosyal anlamıyla, kişinin, bir aşağılama aracı olarak kullanılması durumunda, bireyler ya da gruplar tarafından marjinalize edilmesine neden olan ya da marjinalizasyonun sonucu olan ayırt edici özellikleri olarak tanımlanabilir” (Aynen: Mihrican Zorlu/Selda İldan Çalım, “İşyerinde Damgalama ve Ayrımcılık Faktörü Olarak HIV/AIDS”, Çalışma ve Toplum, 2012/4, s.169.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1