Türkiye Barolar Birliği Dergisi 135.Sayı

467 TBB Dergisi 2018 (135) İlke GÖÇMEN / Harun KESKİN mahkeme de, itiraz üzerine, alt mahkemenin kararını uygun bulmuş- tur. Temyiz üzerine federal mahkeme ise, ABAD’a ön karar başvurusu yaparak 261/2004 sayılı Tüzük çerçevesinde ne zaman uçuş iptali, ne zaman uçuş tehiri olduğu ile ilgili sorular yöneltmiştir. ABAD, Sturgeon and Others and Böck and Lepuschitz davasında çok- ça tartışılan bir karara imza atmıştır. 70 ABAD’a göre 71 261/2004 sayılı Tüzük çerçevesinde tehir edilen bir uçuş, uzun bile olsa tehirin süresi önem taşımaksızın, uçuş hava taşıma işletmesinin orijinal planlaması- na uygun olarak işletiliyorsa iptal edilmiş olarak kabul edilemez. Bu- nunla birlikte, 261/2004 sayılı Tüzük çerçevesinde uçuşları tehir edi- len yolcular, tazminat hakkının uygulanması bakımından, uçuşu iptal edilen yolcular gibi muamele görebilir ve uçuş tehiri nedeniyle –nihai varış yerlerine hava taşıma işletmesinin orijinal olarak planladığı varış saatinden üç saat veya daha fazlasında vararak– üç saat veya daha faz- la zaman kaybı yaşadıklarında tazminat hakkına dayanabilir. Bununla birlikte eğer hava taşıma işletmesi, böyle bir tehirin tüm makul tedbir- ler alınsaydı bile kaçınılamayacak olağanüstü haller nedeniyle gerçek- leştiğini kanıtlarsa yolcular için tazminat hakkı doğurmaz. Nihayet, 261/2004 sayılı Tüzük çerçevesinde bir uçuşun iptaline veya tehirine sebebiyet veren bir uçaktaki teknik bir problem “olağanüstü haller” kavramı içinde kalmaz. Bununla birlikte bu problem, niteliği veya kö- keni gereği, ilgili hava taşıma işletmesinin etkinliklerinin normal şekil- de yürütülmesinin içinde kalmayan ve gerçekten kontrolü dışındaki olaylardan kaynaklanıyorsa “olağanüstü haller” kavramı içinde kalır. 70 Sturgeon and Others and Böck and Lepuschitz kararı doktrinde oldukça yankı bulmuştur. Örneğin Dal Pozzo’ya göre 261/2004 sayılı Tüzük, uçuş iptali ile uçuş tehiri söz konusu olduğunda tazminat hakkı bakımından farklı düzenlemeler ge- tirerek “hatalı ayarlanmış oluşum” içermekteydi ve bu durum, bu karar ile ABAD tarafından düzeltildi. (Dal Pozzo, dn. 4, s. 165.) Öte taraftan Sirmen’e göre ABAD, bu karar ile Tüzük’teki birtakım sıkıntıları gidermek uğruna Tüzük’ün hükümle- rinin uygulanması ile ilgili yaptığı yorumla hükümleri açıklayıcı olmaktan ziyade adeta kanun koyucu yerine hareket etmiştir. (Sirmen, dn. 68, s. 208.) Balfour’a göre de ABAD, 261/2004 sayılı Tüzük’ün açık hükümlerine itibar etmemiş ve on- ları yeniden yazmıştır. (Balfour, dn. 68, s. 75.) Bundan başka Abeyratne’ye göre ise bu karar öncesindeki hâkim kanı, uçuş tehiri halinde Montreal Sözleşmesi te- melinde, uçuş iptali veya uçağa kabul edilmeme halinde 261/2004 sayılı Tüzük temelinde tazminat elde edileceği yönündeydi ve artık Montreal Sözleşmesi ile Tüzük arasında çatışma bulunmaktadır. (Ruwantissa Abeyratne, Aviation and In- ternational Cooperation: Human and Public Policy Issues, Springer International Publishing, Switzerland, 2015, s. 213.) 71 Sturgeon and Others and Böck and Lepuschitz, dn. 58, paras 27–72.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1