Türkiye Barolar Birliği Dergisi 135.Sayı

493 TBB Dergisi 2018 (135) Saba ÖZMEN Anayasa Mahkemesi’nin kararında yer verdiği Yargıtay içtihatları ise şöyledir: 24.02.2016T., 2014/23-724E., 2016/168K., Yargıtay 23. HD. 31.03.2014T., 2013/8737E., 2014/2416K., Yargıtay 15. HD. 25.10.2007T., 2006/3246E., 2007/6600K., Yargıtay 23. HD. 31.03.2016T., 2014/10445E., 2016/2017K., Yargıtay 14. HD. 13.05.2010T., 2010/4902E., 2010/5603K. Anayasa Mahkemesi’nin uluslararası hukukta dayandığı hüküm ise AİHM Ek 1 No.lu Protokol m. 1 hükmüdür. Anayasa Mahkemesi kararının değerlendirme kısmında bu makale açısından dikkate alınması gereken boyutuyla şu sonuçlara varmıştır: Başvuruya konu arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamın- daki uyuşmazlığa ilişkin olarak devletin pozitif yükümlülükleri kapsamında mülkiyetin korunmasına yönelik belirli, ulaşılabilir, öngörülebilir kanun hü- kümlerinin ve buna dayalı olarak yerleşik içtihatların mevcut olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca bireysel başvuruya konu yargılama süreci bir bütün olarak dikkate alındığında mülkiyet hakkının korunması yükümlülüğü yönünden başvurucuların usule ilişkin güvencelerden etkin biçimde yararlanmasının sağladığı, kararlarda yer verilen tespit ve gerekçelere göre yargısal makamların takdir yetkilerinin sınırının aşılmadığı sonucuna varılmıştır. Yükleniciye dü- şen arsa payını satın alan başvurucuların, yüklenici tarafından sözleşmenin gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tapu kaydının iptali suretiyle yapılan mü- dahale yönünden mülkiyet hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden ince- lenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez oldu- ğuna karar verilmesi gerekir. Osman Alifeyyaz Paksüt ve Celal Mümtaz Akıncı ise bu görüşe katılmamış ve karşı oy gerekçesini özetle şu şekilde oluşturmuş- lardır ( sadece konumuzla ilgili gerekçelere yer vermeyi uygun görüyoruz ): A çıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmadığı anlaşılan ma- kul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir. Somut olaydaki yaklaşık 5 yıl 2 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varılmalı, makul süre- de yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir. Her ne kadar TMK m. 1024 hükmünde bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmişse bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişinin bu tescile dayanamayacağı öngörülmüş

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1