Türkiye Barolar Birliği Dergisi 135.Sayı

94 AİHM Kararları Işığında Kamu Görevlilerinin Grev Hakkı zenlemesi kapsamında grev hakkı tanındığı ve tanımı konularına girmeden, başvuranların üç saat süreyle iş yavaşlatma eylemlerinin “toplu eylem” olarak değerlendirilebileceğini ifade etmiştir. 55 Bu değer- lendirme, “toplu eylem” ile grev kavramlarının nitelemeleri arasındaki farklılığın hangi ölçütlere tabi olacağının çözümlenmesini gerektir- mektedir. Bu soruna ilişkin olarak Balcı: “Buradaki temel ölçü, kanuni grev için gerekli formalitelerin yerine getirilmiş olmasıdır. Bu formaliteler yerine getirilmişse, grevin süresinin kural olarak bir önemi yoksa da, uygu- lamada bir grevin birkaç saat gibi kısa süreli olması pek rastlanır bir durum değildir... Olayda iç hukukta kamu görevlilerinin grev yapmasına ilişkin bir düzenleme mevcut olmadığından kanuni formalitelere uyulmaksızın yapılmış bu kısa süreli iş bırakmanın grev değil, bir toplu eylem olarak nitelenmesi daha doğrudur” şeklinde değerlendirmede bulunmuştur. Bununla be- raber, yazar, kısa süreli iş bırakma şeklindeki dava konusu eylemin, AİHM tarafından “iş yavaşlatma” olarak nitelendirilmesini eleştirmiş- tir. Nitekim iş yavaşlatmayı; işi görmekle beraber, çalışanların çalış- mayı bırakmaksızın, çalışmalarını yavaşlatmak suretiyle verimlerini düşürmesi olarak tanımlayan yazar, dava konusu olayda iş terki söz konusu olduğunu ifade etmiştir. 56 AİHM, bu davada başvuruyu değer- lendirmeden önce sendikal haklarla ilgili ilkelerden söz etmiştir. Mah- keme, Sözleşme düzenlemesinde yer alan “çıkarlarını korumak için” ifadesinin sendikanın toplu eylem yoluyla sendika üyelerinin meslek çıkarlarını savunma özgürlüğünün güvence altına alındığını belirt- miştir. Bununla beraber AİHM, grev yapma hakkının madde metnin- de açıkça ifade edilmemesine rağmen, bu hakkın en önemli sendikal haklardan biri olduğunu ifade etmiştir. Mahkeme, başvuranların üç saat süreli iş yavaşlatmaları sonucu sebep oldukları zararın 657 sayı- lı DMK’nın 12/2 hükmü 57 uyarınca kendilerinden tahsil edilmesinde yasal dayanak olduğunu belirtmiştir. AİHM, söz konusu zararın baş- vuranlardan tahsil edilmesini, “ başvuranların sivil sorumluluğu ” olarak adlandırmıştır. Mahkeme, meşru amaç konusunda, kamu hizmetinin 55 17 Temmuz 2007 tarihli Satılmış ve Diğerleri/Türkiye Davası, Özersin, Serdar/ Ruhi, Ahmet Cemal, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye Kararları (1995- 2011), Adalet Yayınevi, Ankara 2012 s. 1147. 56 Balcı, s. 230-231. 57 657 sayılı Kanun’un 12/2 düzenlemesi : “Devlet memurunun kasıt, kusur, ihmal veya tedbirsizliği sonucu idare zarara uğratılmışsa, bu zararın ilgili memur tara- fından rayiç bedeli üzerinden ödenmesi esastır.” şeklindedir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1