Türkiye Barolar Birliği Dergisi 135.Sayı

96 AİHM Kararları Işığında Kamu Görevlilerinin Grev Hakkı AİHM, Demir ve Baykara/Türkiye Davası’nda belediye memuru olarak görev yapan başvuranların Sözleşme’nin 11. maddesinde yer alan güvencelerden yaralanıp yararlanmadıkları hususunda bir değer- lendirme yapmıştır. Zira Sözleşme’nin 11/2 hükmü uyarınca devletin gerekli olduğunda “silahlı kuvvetler, polis veya devletin idare mekanizma- sında görevli memurlar” söz konusu ise, yasal kısıtlamalar getirebileceği ortadadır. AİHM, söz konusu hüküm uyarınca sayılan üç gruba uy- gulanan kısıtlamaların dar yorumlanması ve dolayısıyla söz konusu hakların kullanılmasıyla sınırlı olması gerektiğini ifade etmiştir. Mah- keme, bu kısıtlamaların örgütlenme hakkının özüne dokunmaması ge- rektiğini de eklemiştir. Mahkeme, bu kısıtlamaların meşruiyetinin is- patının devletin yükümlülüğünde olduğunu belirterek, devletin idare mekanizması ile alakası olmayan belediye memurlarına, kural olarak “devletin idare mekanizmasının görevlileri” olarak muamele edilemeyece- ğini ve bu bağlamda örgütlenme ve sendika kurma haklarına bir kısıt- lama yapılamayacağına karar vermiştir. 61 AİHM, Enerji Yapı-Yol Sen/Türkiye Davası’nda, grev hakkı ile ilgili olarak “Bir sendikaya sesini duyurma imkanı sağlayan grev, sendika üyelerinin çıkarlarının korunmasında üyeler açısından önemli bir unsurdur. AİHM, ILO’nun denetim organları tarafından, grev hakkının, sendika özgür- lüğü ve sendikalaşma hakkının korunmasına ilişkin ILO’nun 87 sayılı Sözleş- mesi ile güvence altına alınan sendikal örgütlenme hakkının ayrılmaz bir par- çası olarak kabul edildiğini kaydetmektedir. AİHM, Avrupa Sosyal Şartı’nın da grev hakkını, toplu görüşme hakkının etkin işleyişini sağlamaya yönelik bir yöntem olarak kabul ettiğini hatırlatmaktadır” şeklinde değerlendir- me yapmıştır. AİHM bu değerlendirmenin ardından, başvuru konusu müdahalenin yasallığı hususunda, “yasa ile öngörülme” ifadesinin, ön- celikle müdahalenin iç hukukta dayanağının olmasını gerektirdiğini getirilen bazı görüşler veya kullanılan ifadeler yetkili makamların gözünde ka- bul edilemez veya şok edici veya ileri sürülen talepler gayrımeşru olsalar dahi, ifade ve toplanma özgürlüğünü ortadan kaldırmaya yönelik önleyici nitelikteki radikal tedbirler demokrasiye hizmet etmez, hatta tehlikeye düşürür. Hukukun üstünlüğüne dayanan demokratik bir toplumda, yerleşik düzene karşı çıkan ve barışçı yöntemlerle hayata geçirilmesi savunulan siyasi düşüncelerin toplanma özgürlüğü veya başka yasal yollarla dile getirilebilmesine olanak tanınmalıdır.” şeklinde değerlendirmede bulunmuştur. 17 Temmuz 2008 tarihli Urcan ve Diğer- leri/Türkiye Davası, Özersin/Ruhi, s. 1939-1941. 61 12 Kasım 2008 tarihli Demir ve Baykara/Türkiye Davası, par. 96-97, http://hu- doc.echr.coe.int/tur#{“itemid”:[“001-89558”]} , E.T.: 10.6.2017.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1