Türkiye Barolar Birliği Dergisi 136.Sayı

147 TBB Dergisi 2018 (136) Barış BAHÇECİ den çok fiilin işlendiği anlamına gelebilecek ve böylece aynı hareketle birden çok suç doğabilecektir. Sonuç unsurunu dikkate alan ikinci görüş açısından bir alt ay- rım daha yapılması gerekir. Sonuç kavramı ile ‘maddi âlemde doğan olayların’ mı, yoksa maddi âlemde farklı bir sonuç doğmasına bakıl- maksızın ‘aynı fiile bağlanan hukuksal yaptırımların’ mı kastedildiği bizi farklı sonuçlara götürecektir. Maddi sonuçlar ile normatif sonuç- lar şeklinde tanımlanabilecek bu ayrım öğretideki klasikleşmiş örnek üzerinden somutlaştırabilir: Bir patlayıcı ile bir kişi öldürülür, diğeri yaralanır ve bir başkasının binasına hasar verilirse birden çok suç iş- lenmiş olur. 14 Ancak burada birden çok suçun işlenmiş sayılması mad- di âlemde doğan (öldürme, yaralama, mala zarar verme gibi) gerçek sonuçlardır. Oysa bir kişinin işlediği aynı fiil (örneğin kamu görevlisi- ne hakaret) ile maddi âlemde farklı sonuçlar doğmaksızın salt birden çok ceza normunu ihlal etmesi ihtimalinde doğan normatif sonuçların (hakaret, kamu düzenini bozma) çokluğu kurmaca/sanaldır. 15 Bu durumda ceza hukuku öğretisinde karşımıza çıkan ve fiili ha- reket olarak değerlendiren görüş şüpheli/sanık lehine bir sonuç do- ğurmakta iken; fiilin sonuç unsurunu da içine aldığı, dolayısıyla tek hareketle yaratılan birden çok sonucun ayrı fiiller olarak farklı ceza kurallarını ihlal edebileceği görüşü fail aleyhine bir sonuç doğurmak- tadır. Oysa her iki bakış açısının dışında üçüncü bir yol olarak, sonuca ağırlık vermekle beraber ‘sonuç’ unsurunu kanundaki normatif du- rumla değil, maddi âlemdeki karşılaşılan olay bazında dikkate almak mümkündür. Bir başka deyişle fiilin sonuçları dikkate alınmalı ancak bu sonuçlar, birden çok yaptırıma bağlanmaktan doğan kurmaca/sanal sonuçlar değil, maddi âlemde gözlenebilen gerçek sonuçlar olmalıdır. Bu konuya aşağıda Türk hukuku açısından yapılacak değerlendirmede fikri içtima açısından doğacak somut sonuçları belirlerken döneceğiz ama bundan önce İHAS sistemindeki uygulamaya bakmak gerekecek. İçel, s 262 14 Toroslu, s 345. İçel, s 573 15 Bu nedenle suçların sayısını belirlemede, hareketin sayısının değil kanuni tiplerin sayısının dikkate alınması gerektiği yönündeki görüş de (İçel, s 573) hatalıdır ve aşağıda irdeleyeceğimiz İHAM içtihadı bu görüşün esas alınmasını gerektirmemektedir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1