Türkiye Barolar Birliği Dergisi 136.Sayı
182 Medenî Yargıda Hâkimin Kanunî Süreyi Kararında Yanlış Göstermesi Problemine ... GÖRÜŞÜMÜZ Medeni yargıda ilgililerin riayet etmek mecburiyetinde olduğu birbirinden farklı pek çok süre ihdas edilmiştir. Sürelerin çokluğu zaman zaman en titiz hukukçuların dahi bu konuda yanılmasına yol açabilmektedir. Sürelere ilişkin olarak yukarıda özetlerine yer verilen Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararlarının isabetli olup olmadığı değerlendi- rilirken özellikle Anayasa’nın 40/2. maddesi üzerinde durulmalıdır. Bahsi geçen hükme göre, “devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” Bu düzenleme şüphesiz yargı işlemlerini de kapsamına almaktadır. Mah- keme kararlarında ilgililere hem başvurulabilecek kanun yolları hem başvuru mercii hem de kanun yoluna başvuru süresi gösterilmelidir. Şüphesiz mahkemelerin bunları salt göstermeleri yetmez; aynı za- manda doğru olarak göstermeleri de anayasal gerekliliktir. Bu sayede bireylerin yine Anayasa ile güvence altına alınmış bulunan hak arama özgürlüğü ve bu çerçevede adil yargılanma hakkı (Anayasa m.36) tesis edilmiş olmaktadır. Her ne kadar kanunla belirlenen sürelerin kesin sürelerden olduğu ve hâkimin süreyi yanlış göstermesinin sürenin bu niteliğini değiştir- mediği; bu durumun ise kanunun genelliği ve eşitlik ilkelerinin gereği olduğu söylenebilirse de güçler ayrılığının bulunduğu hukuk sistemi- mizde yargının da yasama kadar yaşamsal bir rol oynadığı ve devleti temsil ettiği gözden uzak tutulmamalıdır. Her ne kadar, yargı organ- ları süreleri keyfi olarak değiştiremezler ve kanunla belirlenen süreleri yanlış göstermeleri diğer bireyler bakımından emsal teşkil etmez ise de yargılamanın süjeleri, egemenliği kullanan yetkili organlardan biri olan mahkemelerin kararlarına itimat etmek ve kararda gösterilen sü- relere riayet etmek konusunda haklı bir beklentiye sahiptirler. Öte yandan, Anayasa’nın 138/4. maddesi uyarınca, “yasama ve yü- rütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organ- lar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yeri- ne getirilmesini geciktiremez.” Mahkeme kararlarının bağlayıcılığı olarak bilinen bu ilke karşısında da mahkeme kararında yazılı olan süreye riayet eden bireylerin hak kaybına uğramaması gerekir. Anayasa’nın 153/6. maddesine göre, “Anayasa Mahkemesi kararları
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1