Türkiye Barolar Birliği Dergisi 136.Sayı

199 TBB Dergisi 2018 (136) Selda TANER ne uygun olarak işletilmesi gereğine vurgu yapılmaktadır. 60 Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde doğrudan bir düzenlemeye yer verilmemekle birlikte bu sözleşmeye ek 7. Protokol’de, 61 ceza yar- gılamasında verilen mahkûmiyet kararlarına karşı bireye, hükmün bir üst mahkeme tarafından incelenmesini isteme hakkı tanıyan bir hüküm 62 bulunmaktadır. Bu protokolün ardından, Avrupa Konseyi 60 “Yukarıda özetlenen savunmanın hareket noktası, Oudenaarde mahkemesi önündeki yargılamanın Sözleşme’nin 6(1). fıkrası dışında kaldığı iddiasıdır. İlk bakışta bu savunma bir ikilem içermektedir. Sözleşme’nin 6(1). fıkrası, öncelikle ilk derece mahkemeleriyle ilgilidir; daha yüksek derecelerde mahkemelerin varlığını zorunlu kılmamaktadır. Bu fıkradaki tarafsızlık gibi temel güvencelerin, sözleşmeci devletlerin kurmayı yeğledikleri üst veya temyiz mahkemelerinde de bulunmasını gerektirdiği doğrudur (bkz. yukarıda geçen Delcourt kararı, parag. ... ve en yakın tarihli karar olarak 22.02.1984 tarihli Sutter kararı, parag. 28). Ancak böyle bir durumda bile, buradan alt mahkemelerin gerekli güvenceleri taşımak zorunda olmadıkları sonucu çıkmaz. Böyle bir sonuç, birden fazla düzeyde mahkemelerin kurulmasındaki niyetle, yani uyuşmazlığın taraflarına sağlanan korumanın daha fazla güçlendirilmesi niyetiyle bağdaşmaz.” De Cubber-Belçika Davası, 26.10.1984 tarihli, 9186/80 Başvuru No’lu Karar, Çev. Osman Doğru, Anadolu Üniversitesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları, ( Erişim: 1 Haziran 2015), http://aihm.anadolu.edu.tr/aihmgoster.asp?id=90 ; Yukarıdaki kararda değinilen Delcourt v. Belçika kararı ise şu şekildedir: “Mahkeme’ye göre, temyiz mahkemesinin bir davanın esasına girememesi, bu mahkemenin bir suç isnadının “karara bağlanması”na karışmadığı anlamına gelmez. temyiz mahkemesinin görevi, dava mahkemesinin kararını onamak veya bozmak ile sınırlı olmakla birlikte verdiği karar, kişinin statüsünü “mahkum” veya “aklanmış” kişi olarak değiştirebilmekte veya sanık hakkındaki isnada konu olan suçların kovuşturulmasını sona erdirebilmektedir. Ceza yargılaması bütünsel bir yapı olup, icrai bir kararla sona erer; temyiz mahkemesi önündeki yargılama bu sürecin özel bir aşamasını oluşturduğundan Sözleşme’nin 6(1). fıkrasının dışında kaldığını düşünmek zordur. Sözleşme’nin 6(1). fıkrası sözleşmeci devletleri üst derece mahkemeleri veya temyiz mahkemesi kurmaya zorlamamaktadır; ancak bu tür mahkemeler kurmuş olan devletler, bu mahkemeler önünde yargılanan kişilere 6. maddedeki hakları sağlamak zorundadırlar. Sözleşme’deki anlamıyla demokratik bir toplumda adil yargılanma hakkı öylesine öncelikli bir role sahiptir ki, 6(1). fıkranın dar yorumlanması bu maddenin amacına uygun düşmez. Bu nedenlerle Mahkeme, temyiz yargılamasında da 6. maddenin uygulanabilir olduğu sonucuna varmış, ancak uygulanma tarzının her davanın özel koşullarına bağlı olduğunu belirtmiştir.” Delcourt v.Belçika Davası, 17.01.1970 tarihli, 2689/65 Başvuru No’lu Karar, Çev: Osman Doğru, (Erişim: 1 Haziran 2015), http://aihm. anadolu.edu.tr/aihmgoster.asp?id=11 . 61 Bu protokol, 1 Kasım 1988 tarihinde yürürlüğe girmiş ancak Türkiye tarafından 10.03.2016 tarihinde ve 6684 sayılı Kanun’la onaylanması uygun bulunmuş; onaylanması hakkındaki 2016/8717 sayılı karar da 8 Nisan 2016 tarihli ve 29678 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Protokol hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Şeref Gözübüyük, Feyyaz Gölcüklü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması, Turhan Kitabevi, Ankara 2009, s. 312. 62 Söz konusu protokolün 2. maddesi şu şekildedir:

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1