Türkiye Barolar Birliği Dergisi 136.Sayı

206 Vergi Yargısında İstinaf Üzerine Bir Değerlendirme veya İdari Dava Daireleri Kurulu’nun kararlarına uyulması zorunlu tutulmuştur. Bozmaya uyularak verilen kararın temyizi halinde de temyiz merci bozmaya uygunlukla sınırlı bir inceleme yapacaktır. Ayrıca 6545 sayılı Kanun’un 103. maddesiyle, “ temyiz edilemeyecek olan idare ve vergi mahkemelerine aitti. Buna göre temyiz incelemesine tabi ka- rarı kısmen veya tamamen Danıştay’ın ilgili dairesi tarafından bozulan ilk derece mahkemesi; bozma kararına uyarak uyuşmazlık hakkında yeniden karar verebi- leceği gibi bozma kararına uymayarak ilk kararında aynen ya da kararı kısmen bozulmuşsa, bozulan hüküm fıkrası yönünden ısrar edebilirdi. Israr kararının temyiziyse konusuna göre İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulunca karara bağ- lanıyor ancak daire ile ilk derece mahkemesi arasındaki ihtilaflı husus dışında ka- lan ve bu nedenle de daire tarafından temyiz incelemesine tabi tutulmayan husus- lar hakkında karar vermek üzere dosya daireye geri gönderiliyordu. Bu duruma ilişkin bir İDDK kararında yer alan bir karşı oy yazısında da belirtildiği gibi bu tür kararlar için Kanun, İDDK’yı sadece idare mahkemesi ile Danıştay dairesi arasın- daki hukuki ihtilafı çözen bir hakem konumunda görmeyip, başlı başına ve tam anlamıyla bir ‘temyiz merci’ olarak belirlemiştir. İDDK’nın temyiz incelemesinin bir kısmını kendisinin yapıp, kalan kısmını başka bir merciye (daireye) yaptırma- sının hiçbir yasal dayanağı bulunmamaktadır. (İDDK, E. 2009/686, K. 2013/2370, 20.06.2013; İDDK, E. 2010/3585, K. 2013/4001, 13.11.2013). Ayrıca dairece incelenmeyen hususlar hakkında karar verilmek üzere dosyanın daireye gönderilmesi, pratikte paradoksal bir durum ortaya çıkarabilecektir. Şöyle ki; daire başka bir hukuka aykırılık nedeniyle idare mahkemesinin nihai kararını tekrar bozabilecek; idare mahkemesi bu bozmaya da ısrar edebilecek ve dava hakkında yeniden nihai bir karar verecek, bu yeni karar temyiz edildiğinde de İDDK tekrar kısmi bir temyiz incelemesi yaparak karar verecek, mahkeme ile daire arasındaki son itilaflı hususu çözmekle yetinerek idare mahkemesini hak- lı görürse ısrar kararını onayarak diğer hususlarda karar vermek üzere dosyayı yeniden daireye gönderebilecektir. Böyle bir durumda, idari yargıda davaların teorik olarak hiç kesinleşememesi gibi bir olasılık ortaya çıkacaktır. Yargılama fa- aliyetinin devamı süresince her derecedeki incelemede gözetilmesi gereken “adil yargılanma hakkı”, “usul ekonomisi” ve “yargılamanın kesin hükme ulaşma ga- yesi” dikkate alındığında kanun koyucunun, ısrar üzerine verilen nihai kararların temyiz merci olarak Danıştay’ın en üst noktadaki yargısal birimi olan dava daire- leri kurullarını belirlemeyi ve süreci çok fazla uzatmamayı tercih ettiği yönünde bir yorum yapılabilir. 6545 sayılı Kanun’la değişikliğe uğrayan İYUK 50. maddenin “…ısrar kararının temyizi hâlinde talep, konusuna göre Danıştay İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulunca incelenir ve karara bağlanır” şeklindeki ifadesinin bu husustaki tar- tışmalara son verdiği söylenebilir. Bu hüküm karşısında, Danıştay’ın ısrar kararı üzerine daire ile bölge idare mahkemesi arasındaki ihtilaflı husus dışında kalan ve bu nedenle de daire tarafından temyiz incelemesine tabi tutulmayan hususlar hakkında karar vermek üzere dosyayı daireye göndermesi mümkün olmayacak; bu hususlar hakkında da inceleme yapıp karar vermesi gerekecektir. Söz konusu değişikliğin de bu uygulamaya son vermek ve konuya netlik kazandırmak ama- cını taşıdığı ifade edilebilir. Sonuç olarak, önceki hükmün lafzı da tersi yönde bir yoruma olanak vermese de değişiklikle birlikte kanun, dava daireleri kurullarını tam bir temyiz merci olarak öngörmüştür. Bu nedenle ısrar kararının temyiz ince- lemesini bütünüyle dava daireleri kurulları yapmalıdır.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1