Türkiye Barolar Birliği Dergisi 136.Sayı

218 Vergi Yargısında İstinaf Üzerine Bir Değerlendirme teşkil etmezler. Bu nedenle nihai kararla birlikte istinaf incelemesine tabi olacaklardır. Ancak burada da kişinin ödeme emrine karşı açtığı davada istinaf yolu kapalıyken haciz işlemine karşı açılan davada 102 istinaf yolu açık olacak ve bu çelişkili durum eleştiriye açık olacaktır. Ortaya çıkacak olası bu sorunlarla birlikte düşünüldüğünde; bel- li yargı mercilerinin görev ve yetkisinin belirli miktarlar itibariyle ve ekonomik koşullara paralel, yıllara göre yükseltilen sınırlar ölçü alı- narak saptanmasının doğru olmadığı, esas görev ve yetki alanının büyük ölçüde davanın konusuna göre düzenlenmesi gerektiği fikri 103 , oldukça akla yatkındır. Bu konudaki bir diğer görüş de kanun yoluna başvuru hakkının sınırlanmasının doğru olup olmadığının temyiz ka- nun yolunun amacına göre belirlemek gerektiği, yüksek mahkemele- rin asıl görevinin hukukun uygulanmasında birliği sağlamak olduğu, parasal sınırlamanın ise içtihat birliğini sağlama amacıyla bağdaşma- dığına değinmekte ve mutlaka bir sınırlama getirilecekse içtihat bir- liği amacının mümkün olduğunca az zedelenmesini sağlayacak ted- birler alınmasını önermektedir. 104 Olası sakıncalarıyla birlikte parasal sınırların işlevsel olduğu düşünüldüğünde; istinaf için bir sınırın be- lirlenmediği, temyiz içinse ekonomik koşullar ve yargısal makamlara başvuru hakkının sahibi olan bireylerin sosyo-ekonomik koşulları, yargısal istatistikler gibi veriler incelenerek elde edilen ve sağlam ge- rekçelere oturtulan, koşullara göre yeniden belirlenen bir sınırın esas 102 Menkul mallar için haciz işlemine yönelik dava açma hakkıyla ilgili –üçüncü ki- şilerdeki menkul mallar haricinde- 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usu- lü Hakkında Kanun’da herhangi bir hüküm yer almamaktadır. Haciz işleminin, dava açma hakkı da bulunan ödeme emriyle kesinleşmesi, fiili haciz sırasında hukuka aykırı hiçbir işlemin ya da eylemin gerçekleşmeyeceği anlamına gelmez. Ödeme emriyle istenen alacağın kesinleştiği gerekçesiyle, haciz uygulamasında idarenin takdir yetkisinin denetlenemeyeceği ya da denetlenmemesi gerektiği ile- ri sürülemez. İdarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunu açık tutan anayasal ilke, kesin ve yürütülmesi zorunlu her idari işlemin dava konusu olabi- leceğini öngörmektedir. Haciz işlemi de niteliği bakımından kesin ve yürütülmesi zorunlu bir idari işlem olduğu için bu işlemler için dava yolunun açık olduğunu söylemekte herhangi bir kuşku yoktur. Bkz. Yusuf Karakoç , Kamu Alacaklarının Tahsili Aşamasında Ortaya Çıkan ve Vergi Yargısında Çözümlenen Uyuşmazlık- lar, Yetkin Yayınları, Ankara 2000, s. 165, 166. 103 Kumrulu, s. 56. 104 Selçuk Öztek, “HUMK m. 427’deki Kesinlik Sınırının Temyiz Kanun Yolunun Amacı Bakımından Değerlendirilmesi ve Anayasa Mahkemesinin 20.01.1986 ta- rihli Kararı”, Hukuk Araştırmaları, Marmara Üniversitesi Yayını, 1987/II, s. 62- 68.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1