Türkiye Barolar Birliği Dergisi 136.Sayı
333 TBB Dergisi 2018 (136) İsmail DEMİR II. BOĞAZLARIN HUKUKİ NİTELİĞİ Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı’ndan olu- şan Türk Boğazları, Türkiye’nin iç suları niteliğindedir. 22 Dolayısıyla Türk Boğazları, Türk iç sularının bir parçası olarak Sözleşme’de tespit olunan geçiş serbestisinin özüne dokunmamak kaydıyla Türk iç sula- rı rejimine tabidir. 23 Sözleşme’nin metninde açıkça Boğazlar teriminin “Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve Karadeniz Boğazı”nı içerdiği belirtilmiş olmakla 24 Türk Boğazlarının iç sular rejimine tabi olduğu- nun en azından üstü kapalı şekilde kabul edildiği söylenebilir. 25 22 Genel olarak iç sular, denizin kara ile birleştiği en yüksek met çizgisi ile esas çizgi (normal veya düz esas çizgi) arasında kalan deniz alanlarıdır. DHS m. 8’de ise iç sular, kara suları esas hattının gerisinde kalan sular olarak tanımlanmaktadır. Yani kara sularının başlangıç hattı ile devletin kara ülkesi arasında yer alan su alanlarıdır. Bu alanlara koylar, körfezler, limanlar ve düz esas hatlar yönteminin uygulandığı durumlarda bu hatların berisinde kalan su kesimleri dâhildir. İç su- lar deniz alanlarından farklı olarak herhangi bir sınırlama söz konusu olmaksızın devlet ülkesinin bir parçası gibi kabul edilmektedir. Bu sebeple “Karasuları ve Bitişik Bölge Sözleşmesi”nde olduğu gibi DHS’nde de tanım haricinde iç suların hukuki rejimiyle ilgili düzenleyici herhangi bir hüküm yer almamaktadır. Dev- letin iç sularda mutlak egemenliği mevcuttur. Bununla birlikte DHS m. 8’de bir düz esas hattın daha önce iç su olarak kabul edilmeyen suları iç sulara dâhil et- mesi durumunda zararsız geçiş hakkının bu sularda da uygulanacağı belirtilmek suretiyle bu mutlak egemenliğe bir kısıtlama getirilmiş bulunmaktadır: Özman, s. 247; Baykal, Deniz Hukuku Çalışmaları, s. 133, 137. 23 Türkiye, Cenevre Konferansı’nda Marmara Denizi’nin iki boğazla açık denizlere bağlanan bir su alanı olduğunu, bu tür deniz alanlarının gerek coğrafi, gerekse tarihî nedenlerle iç sular rejimine tabi deniz kesimleri olduğunu ileri sürmüştür. Türkiye, Marmara Denizi’nin tümünün iç sulardan sayılması hususunda çekiş- mesiz uygulamaya dayalı bir tarihî hakkı haiz olduğu yolundaki görüşünü res- men beyan etmiştir: Toluner, Milletlerarası Hukuk, s. 156. 24 Sözleşme’deki Boğazlar tanımının sadece bu Sözleşme hakkında bir anlam arz ettiği hakkında bkz. Karan, s. 430. 25 Özman, s. 409; Karan, s. 440; Atilla Aybay/Aydın Aybay/Gündüz Aybay/Rona Aybay, Denizciler, İşletmeciler ve Yöneticiler için Deniz Hukuku, Aybay Yayın- ları, İstanbul 1998, s. 911; Yüksel İnan, “The Turkish Straits”, The Europenizati- on of Turkey’s Security Policy. Prospects and Pitfalls (Derleyen: Ali L. Karaos- manoğlu, Seyfi Taşhan), Foreign Policy Institute, Ankara 2004, s. 161; Mehmet Gönlübol, Barış Zamanında Sahil Sularının (Karasuları ve Bitişik Bölge) Hukuki Statüsü, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Ankara 1959, s. 131-132; Edip F. Çelik, Millet- lerarası Hukuk, C. I, B. 4, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İstanbul 1980, s. 176, dn. 43; Glen Plant, “Navigation Regime in the Turkish Straits for Merchant Ships in Peacetime, Safety Environmental Protection and High Policies”, Marine Policy 1996, Vol. 20, No. 1, s. 16 – 17. Türk Boğazlarının kara suları rejimine tabi olması gerektiği görüşleri hakkında bkz. Toluner, Milletlerarası Hukuk, s. 166, dn. 197a; Kudret Özersay, Türk Boğazlarından Geçiş rejimi, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları, Ankara 1999, s. 43.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1