Türkiye Barolar Birliği Dergisi 136.Sayı
33 TBB Dergisi 2018 (136) Yakup Levent KORKUT / Semih Batur KAYA yargıçların geldikleri toplumsal katmanla ve aldıkları eğitimle de ya- kından ilişkilidir. 80 Erdoğan’ın belirttiği gibi yargının kurumsal olarak bağımsız ol- ması yargıçların iktidar iradesi ve devlet iktidarı karşısında tarafsız davranacaklarını her zaman garanti etmemektedir. Hatta kimi zaman kurumsal bağımsızlık cari rejim doğrultusunda bir tarafgirliğin mas- kesi haline de gelebilir. Bu durum, ideolojik devletlerde sıkça rastlanan bir durumdur. Bu biçimdeki devletlerde yargıçların kendilerini hu- kukun evrensel amaçları olan, adalet, özgürlük ve barış ilkelerinden ziyade cari rejimin ideolojik tercihlerini korumakla görevli saymaları genel bir eğilimidir. Bu da hukuku gündelik siyasal faaliyetlerin basit bir aracına dönüştürür. Yargıçların kendilerini halk adına bağımsız bir irade olarak değil de, yerleşik kurumsal yapı çerçevesindeki devle- tin bekçileri (rejim muhafızı), olarak görmeleri özgür bir toplum için akla gelebilecek en büyük tehlikelerden biridir. 81 Görüldüğü gibi yargı kararlarının adaletli olması için yargı irade- sinin kesin olarak tarafsız olması şarttır. Tarafsızlık hâkimlerin hem dış çevrelerinin hem de kendi bireysel çıkarları, siyasal görüşleri, fel- sefi düşünceleri ve kanaatlerinin etkisinde kalmadan karar vermeleri anlamına gelir. Nitekimmahkemelere tanınan bağımsızlığın amacı da işte bu tarafsızlığı gerçekleştirmektir. 82 Olması gereken yargıçların ba- ğımsız ve tarafsız şekilde hukuka ve vicdani kanaatlerine göre hüküm tesis etmeleridir. 83 Gerçekten de vicdan ve hukuk, yargıçların bir yar- gılamada referans almaları gereken hayati öneme sahip iki unsurdur. Nitekim Montesquieu şöyle demektedir: “Yasaları yapma, kamuya yö- nelik kararları alma ve suçları yargılama yetkilerini aynı elde topladı- nız mı, her şey bitmiştir insan için. … Yargılama yetkisi, yasama er- kiyle uygulama erkinden ayrılmazsa ortada yine özgürlük diye bir şey kalmaz. Yargılama erki yasama erkiyle birleştirilseydi vatandaşların yaşamı ve özgürlüğü üstündeki erk keyfi hale gelirdi: Çünkü yargıç aynı zamanda yasa yapıcısı olurdu. Uygulama erkiyle birleştirilseydi, o zaman yargıcın elinde yargılama erkinden başka bir de baskı kuv- veti bulunurdu”. 84 80 Erdoğan, Anayasa ve Özgürlük, s. 25. 81 Erdoğan, Anayasa ve Özgürlük, s. 26. 82 Yavuz Atar, Türk Anayasa Hukuku, Mimoza Yayınları, 7. Baskı, Konya 2012, s. 284. 83 Murat Sevinç, Anayasa Yazıları, İmaj Yayınevi, Ankara 2010, s. 318. 84 Mehmet Akad ve Bihterin Vural Dinçkol, Der Yayınları, 7. Basım, İstanbul 2013, s.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1