Türkiye Barolar Birliği Dergisi 136.Sayı

345 TBB Dergisi 2018 (136) İsmail DEMİR Öncelikle belirtilmelidir ki, Türkiye DHS’ne taraf olmadığı gibi, bu Sözleşme’ye karşı “ısrarlı itirazcı” ( persistent objector ) konumunu sürdürmektedir. Dolayısıyla, DHS’nin Türkiye için bir örf ve adet hu- kuku kuralı niteliği hâline geldiği söylenemez. Yine DHS’nin transit geçişe ilişkin hükümleri de bir örf ve adet hukuku kuralına dönüşmüş değildir. Boğaz devletleri ile boğazı kullanan devletler arasındaki den- geyi boğazı kullanan devletler lehine bozan transit geçiş rejimi, birçok uyuşmazlığa da sebep olabilir. 64 Transit geçiş hükümleri, Türkiye bakı- mından bağlayıcı olarak görülemez. Ayrıca, fesih durumunda transit geçiş rejiminin uygulanacağı görüşü, Boğazların Türkiye’nin iç suları mahiyetinde olduğunun göz ardı edildiği anlamına gelmektedir. Bo- ğazlar, uluslararası seyrüseferde kullanılan suyolları olsalar dahi bu durum, onların Türkiye’nin bir parçası olduğu gerçeğini değiştirmez. Esasen, Boğazların Türkiye’nin iç sularına dâhil olduğu hususunda önemli bir tartışma bulunmamaktadır. B- Zararsız Geçiş Rejimi Doktrinde fesih durumunda, transit geçiş rejimi bir teamül kura- lına dönüştüğünde dahi Boğazlarda bu rejimin değil, fakat zararsız geçiş rejiminin uygulanacağı ileri sürülmektedir. 65 Bu görüş taraftar- larına göre Sözleşme sona erdiğinde Boğazlar teriminin Çanakkale Bo- ğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı’nı kapsayan bir terim olarak kullanılması gerekli değildir. İstanbul ve Çanakkale Boğazlarından geçiş, ayrı ayrı değerlendirilerek Marmara Denizi’nin özel konumu ve tedirler. Bu görüşün nihai sonucu kısaca, fesih durumunda Boğazlardan geçiş rejiminin Türkiye’nin bir hayli aleyhine olabilecek transit geçiş rejiminin uygu- lanacak olmasıdır. 64 Özman, s. 373. Yazar, transit geçiş uygulamalarında özellikle Güney Doğu As- ya’daki boğazlardan savaş gemilerinin geçişlerinde bazı sorunların ortaya çık- tığını belirtmektedir. Ayrıca bkz. Kuran, s. 103; Baykal, Deniz Hukuku, s. 261. Yazar, DHS’nin 1958 Konvansiyonu gibi kodifikasyon anlaşması olmayıp, ortaya koyduğu kuralların milletlerarası teamül kurallarının delili niteliğinde olmadığı- nı, dolayısıyla otomatik olarak bütün devletleri bağlamayacağını, milletlerarası hukukun bir kuralının bir devlet için teamül kuralı niteliği taşıyorken diğer bir devlet için sözleşmeden kaynaklanabileceğini, DHS’nin transit geçiş rejimine ilişkin hükümlerinin teamül kuralı niteliği kazanmadığını, teamül kuralı oluşu- mu bakımından devlet uygulamalarının miktarını ölçmenin zor olduğunu belirt- mektedir. 65 Baykal, Deniz Hukuku, s. 262; Kuran, s. 113. Boğazlarda zararsız geçiş rejiminin uygulanacağına dair benzer görüşler için bkz. Özersay, s. 43; Toluner, Milletlera- rası Hukuk, s. 166.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1