Türkiye Barolar Birliği Dergisi 136.Sayı

351 TBB Dergisi 2018 (136) İsmail DEMİR dedilinceye kadar Sözleşme hükümlerinin örf ve adet kuralı olarak kabulü ve uygulanması yönünde önemli bir fiili ve hukuki temel oluş- turmaktadır. Bir milletlerarası örf ve adet kuralının mevcudiyeti için gerekli maddi ve psikolojik unsurlar, Sözleşme için geçerlidir. Milletlerarası alanda ve milletlerarası ilişkilerde benzer olaylar karşısında aynı tutum ve davranışların tekrarlanmasının sürekli ve genel bir uygulama olması, maddi unsuru oluşturmaktadır. 79 Seksen bir yılı aşkındır uygulanan Sözleşme bakımından bu unsurun mev- cudiyeti hususunda tereddüt yoktur. Psikolojik unsur ( Opinio Juris ) ise belli bir olay karşısında belli bir tarzda davranmanın hukuk bakı- mından zorunlu olduğu hususundaki inançtır. Milletlerarası teamülü alelade adetlerden ve milletlerarası nezaket kurallarından ayıran şey, psikolojik unsurdur. 80 Psikolojik unsurun, yani inancın soyut bir inanç olması yeterli değildir. Bu inancın gerçekten bir taraf için somut bir hak doğururken öteki taraf için de bu hakka saygı gösterme yükümlü- lüğünü getirmiş olması gerekir. 81 Bu unsurun da Sözleşme için gerçek- leşmiş olduğu rahatlıkla söylenebilir. Zira sadece Taraf Devletler değil, fakat taraf olmayan bütün devletler hiçbir çekince ileri sürmeksizin ve oldukça uzun bir zaman süreci içinde Sözleşme hükümlerine bağlı kalmaya devam etmektedirler. Taraf Devletlerden birinin fesih hakkı- nı kullanması, yeni bir sözleşme yapılıncaya kadar örf ve adet hukuku kuralı olarak oluşan bu düzen ve dengeyi bozmamalıdır. İç sular rejimi temelinde fesihten sonra da psikolojik unsur, varlığını sürdürecektir. Karan’a göre Türk Boğazları, içinde seyrüsefer riski oluşturmayan Marmara Denizi olarak isimlendirilen boğaz dışı bir iç su alanını ihtiva etmesi sebebiyle esasen bir bütün olarak Boğaz ve özellikle DHS anla- mında uluslararası seyrüseferde kullanılan bir boğaz olarak nitelendi- rilemez. Dolayısıyla Türk Boğazları, DHS m. 35’de zikredilen süreğen uluslararası sözleşmeye konu bir boğaz olarak görülemez. 82 Yazar, de- vamla Sözleşme’nin bizatihi Türkiye’nin tarafı olduğu bir uluslararası sözleşme olması dolayısıyla Türkiye’nin egemen olduğu Türk Boğazları 79 Edip F. Çelik, Milletlerarası Hukuk, C. 1, B. 2, Filiz Kitabevi, İstanbul 1987, s. 159. 80 Çelik, Milletlerarası Hukuk II, s. 160; Hamza Eroğlu, Devletler Umumi Hukuku, B. 2, Turhan Kitabevi, Ankara 1984, s. 85. 81 Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk Dersleri, C. 1, B. 4, Turhan Kitabevi, Anka- ra 1994, s. 211. 82 Karan, s. 435, 437.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1