Türkiye Barolar Birliği Dergisi 136.Sayı

353 TBB Dergisi 2018 (136) İsmail DEMİR Türk Boğazlarının tamamıyla Türk iç sularının bir parçası olması, Boğazların uluslararası seyrüseferde kullanılan boğazlar olduğu ger- çeğini değiştirmez. Karadeniz ve Ege Denizi’nde açık deniz alanları bulunmaktadır. Türk Boğazları, açıkça bir açık denizin (veya mün- hasır ekonomik bölgenin) bir bölümünü bir başka açık denizin (veya münhasır ekonomik bölgenin) bir bölümüne bağladığı ve uluslararası seyrüsefere yoğun biçimde konu olduğundan DHS anlamında ulus- lararası seyrüsefere açık boğazlardandır. Ancak, Türk Boğazlarının uluslararası seyrüsefere açık boğazlardan sayılması, Türk Boğazlarına her halükarda DHS hükümlerinin, özellikle Sözleşme’nin feshi duru- munda transit geçiş rejimine dair hükümlerinin kendiliğinden uygu- lanacağı anlamına gelmez. Her şeyden önce yukarıda zikredildiği üzere, Türk Boğazları- nın hukuki statüsünün iç sular mahiyetinde olması ve bu sularda Türkiye’nin mutlak bir egemenliğe sahip olması, DHS hükümlerinin doğrudan uygulanması önünde ciddi bir engeldir. Ayrıca, Türkiye, Ta- raf Devlet sıfatına sahip olmadığı DHS’ne karşı “ısrarlı itirazcı” ( persis- tent objecter ) pozisyonunu muhafaza ettiği gibi, transit geçiş rejimine ilişkin hükümlerin örf ve adet kuralı hâline gelmiş olduklarından da bahsedilemez. İç hukuktaki veya ilgili herhangi bir uluslararası sözleş- medeki bir kavramın DHS’nde düzenlenen bir kavram veya kurumla içerik itibarıyla örtüşmesi, meseleye mutlaka DHS hükümlerinin uygu- lanmasını gerektirmez. DHS hükümlerinin bir olaya uygulanıp uygu- lanmayacağı meselesi, uluslararası hukuk kuralları içinde çözümlenir. Fesih durumunda Sözleşme’nin geçiş ve seyrüsefer esaslarına iliş- kin bütün hükümleri, örf ve adet hukuku kuralı olarak aynen uygula- nabilir. Ancak bu durumda Türk Boğazlarının, sadece İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı olarak ikiye ayrılması ve her bir boğazdan geçi- şin ayrı bir rejime tabi tutulması, uygun değildir. Böyle bir uygulama, Sözleşme’nin bir örf ve adet hukuku kuralı olarak aynen uygulanacağı görüşüyle çeliştiği gibi, geçiş ve seyrüsefer serbestisinin süresiz olma- sı dolayısıyla uğraksız geçiş kavramıyla da uyumsuzdur. Uğraksız ge- çiş, Türk Boğazlarının bir bütün olarak kabulüyle mümkündür. SONUÇ Sözleşme, Türkiye’nin bir diplomatik zaferi olarak Dünya barışı- nın sağlanmasında önemli bir denge unsurudur. Bu bağlamda elde

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1