Türkiye Barolar Birliği Dergisi 136.Sayı
354 Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin Feshi edilen kazanımların ve mevcut dengenin korunması için Sözleşme’ye sadık kalınması ve Sözleşme hükümlerinin titizlikle uygulanmasına gayret edilmesi hususunda hemen hemen bir fikir birliği vardır. Ne var ki, Türkiye tarafından arzulanabilir olmasa da Taraf Dev- letlerden birinin her zaman fesih hakkını kullanması mümkündür. Bu durumda yeni bir sözleşme akdedilinceye kadar Boğazlardan geçiş ve seyrüseferde hangi rejimin uygulanacağı hususunda ortaya çıka- cak hukuk boşluğu, seksen bir yıl gibi oldukça uzun sayılabilecek bir süredir sorunsuz uygulanan Sözleşme’nin geçiş ve seyrüsefere dair esaslı hükümlerinin artık bir milletlerarası örf ve adet hukuku kura- lı h â line geldiği anlayışı içinde doldurulabilir. Boğazların tamamıyla Türkiye’nin iç suları niteliğinde olması, dolayısıyla ülkemizin bir par- çası olması, bu yorumu güçlendirmektedir. Bir milletlerarası örf ve adet hukuku kuralının mevcudiyeti için gereken şartlar, Sözleşme için de gerçekleştirmiştir. Sözleşmenin fesih hakkı kullanılmak suretiyle sona erdirilmiş olması, geçiş ve seyrüsefe- re ilişkin esaslı hükümlerinin örf ve adet hukuku kuralına dönüşmüş olduğunu kabule engel değildir. Taraf Devletlerin dışında bütün dev- letlerce Sözleşme hükümlerine aynen ve hiçbir itiraz ileri sürülmeksi- zin uyulmuş ve uygulama yerleşmiştir. Sadece bir Taraf Devletin fesih hakkını kullanmasıyla oluşan denge ve düzenin derhal ortadan kal- kacağı, böylece geçiş rejimi konusunda tam bir belirsizlik ortamının hâkim olacağı kabul edilemez. Türkiye, egemen bir devlet olarak mevcut uygulamayı da dikkate alarak Sözleşme’nin geçiş ve seyrüsefere dair bütün esaslı hükümleri- ni bir örf ve adet hukuku kuralı olarak uygulama hakkına ve gücüne sahiptir. Bu anlayış içinde yapılacak uygulama, yeni sözleşmenin ka- bulüne kadar geçecek süreçte mevcut dengeleri koruyacak, oluşan istikrar ortamının bozulmasını engelleye rek Dünya barışına katkı sağlayacaktır. Fesih durumunda zararsız geçiş rejimi veya transit geçiş rejim- lerinin kendiliğinden uygulanabileceği kabul edilemez. Bu rejimlerin uygulanabileceğine dair görüşler, Türk Boğazlarının Türkiye’nin iç su- ları niteliğinde olduğu gerçeğini ihmal etmektedir. Bu görüşler, hem yeterli hukuki dayanaktan yoksundur, hem de Türkiye’nin bu zamana dek uyguladığı politika ve savunduğu görüşlere ters düşmektedir.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1