Türkiye Barolar Birliği Dergisi 137.Sayı

13 TBB Dergisi 2018 (137) Mehmet ALKAN GİRİŞ Makalenin konusu askerlerin düşünce ve fikir özgürlüğünün sı- nırlarıdır. 1 Fransız düşünür Descartes tarafından dile getirilen ve rasyonel düşüncenin temeli sayılan “Düşünüyorum, o halde varım” ve matematikçi/düşünür Blaise Pascal’ın “tüm onurumuz düşünmekte yatmaktadır ve düşünce insanın özüdür” vecizeleri, insanları diğer canlı- lardan ayıran temel hususun bir düşünceye sahip olmaları olduğuna işaret etmektedir. Büyük savaş ve yıkım dönemlerinin sonunda Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu tarafından 1948 yılında kabul edilen bir karar olan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (İHEB) ile insan hakları, huku- kun üstünlüğü ve çoğulcu demokrasi ilkelerini korumak ve güçlendir- meyi amaçlayan Avrupa Konseyi tarafından 1950 yılında kabul edilen İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS), günümüz dünyasında dü- şünce ve ifade özgürlüğünü modern demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları haline getirmiştir. 2 Atatürk’ün önderliğinde kurulan ve çağ- daş medeniyetler seviyesine ulaşmayı amaçlayan Türkiye Cumhuriye- ti de mezkûr Karar ve Sözleşmeyi ilk imzalayan ülkelerden olmuştur. 1924 Anayasası’nın “Türklerin Kamu Hakları” bölümündeki 70’inci maddesi, “Kişi dokunulmazlığı, vicdan, düşünme, söz, yayım, yol- culuk, bağıt, çalışma, mülk edinme, malını ve hakkını kullanma, toplanma, dernek kurma, ortaklık kurma hakları ve hürriyetleri Türklerin tabii hakların- dandır” hükmüyle bu haklara verilen önemi ortaya koymuştur. 1982 Anayasası’nın düşünce ve kanaat hürriyetini düzenleyen 25’inci maddesine göre; “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıkla- maya zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” 1 Makalenin yazarı 26 yıl fiili olarak TSK içinde yer almış olup, bu tecrübesini yer yer anlatımına yansıtmıştır. 2 Kalıplaşmış bu ifade yerinde olmakla birlikte ifade özgürlüğünün yalnızca de- mokratik sistemler için gerekli olduğunu ileri sürmek doğru değildir. Demokratik olmayan sistemlerde de yöneticiler halkının görüş ve düşüncelerini, huzurunu ve huzursuzluklarını önemseyebilir. Hatta bu durum totaliter yöneticilerin yö- netimlerinin devamını sağlamak için başvurdukları bir araç olabilir. Demokratik sistemlerdeki özel konumu hak olmanın yanında görev olmasıdır. Kemal Şahin, İfade Özgürlüğü “Hak”kı ve İktidar “Ben” ile Demokrasi Arasındaki Çelişki, Er- zincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.XV, S.3-4, s.72-73.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1