Türkiye Barolar Birliği Dergisi 137.Sayı
205 TBB Dergisi 2018 (137) Kenan OK/Uğur URUŞAK/Osman Korkut KANADOĞLU malar ile baraj, gölet gibi depolama tesislerinin sulama maksadına ilişkin yatırım bedeli ve sulama tesislerinin yatırım bedeli amortis- mana tabi değildir. Yeraltı suyu sulama kooperatiflerinden sulama tesisinin mülkiyetinin devrinden vazgeçenlerden tesis bedeli alın- maz” hükmü, yeraltı suyu sulama kooperatifinin, sulama tesisi bedeli için, bu hüküm çıkıncaya kadar yaptığı ödemeler göz önüne alındığın- da, hak kayıplarının nasıl telafi edileceğine ilişkin bir çözüm getirme- mektedir. Bu bakımdan DSİ’ye dengesiz bir kazanç elde etme fırsatı doğurmaktadır. Bu durum mülkiyet hakkına müdahalenin orantılı- lığıyla ilgili bir meseledir. Malikin sulama tesisi üzerindeki mülkiyet hakkına yapılan müdahalede, kamunun elde edeceği yarar ile kişinin yükleneceği külfet arasındaki adil denge, ancak kişiye malının gerçek bedelinin ödenmesi suretiyle sağlanabilir. 62 Oysa 25/1-b maddesiyle, el konulan yeraltı sulama tesisi için yapılan ödemeler bakımından tesi- sisin bugünkü değerinin malike ödenmesi öngörülmediğinden mülki- yet hakkına yapılan müdahale orantısızdır. 7139 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile 6200 sayılı DSİ Genel Müdür- lüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’a eklenen 7. madde, su tahsisine ilişkin usul ve esasların DSİ tarafından yürürlüğe konulan yönetmelikle belirleneceği öngörmektedir. Hangi kurum ve kuruluş tarafından kimlere, hangi miktarda ve ne gibi koşullarda su tahsis edi- leceğinin yasa koyucu tarafından belirlenmeyip, idareye bırakılması, Anayasa’nın 7. maddesinde düzenlenen yasama yetkisinin devredil- mezliği ilkesini ihlal etmektedir. 7139 sayılı Kanun’un su tahsisini düzenleyen maddelerinde, Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik içtiha- dına aykırı olarak, söz konusu alanın esaslı konuları yeterince belli edilmemiştir. Esaslı konularda idarenin düzenleyici kurallar koyma- sı Anayasa’ya uygun olmayacaktır. Tahsis edilecek suyun miktarının açık ve somut olarak belirlenmemesi, nehir ve yeraltı sularının gere- ğinden fazla çekilmesine ve sonuçta çölleşme tehlikesine yol açacaktır. Bu Kanun ile suların ticarileştirilmesi, doğal alanlara, şahıslara ve kamuya ait arazilere şirketlerin müdahalesi meşrulaştırılmaktadır. Bu müdahaleler, tüm ekosistemin yıkımı, geçimlik tarım ve hayvancılığın sonu demektir. 62 E. 2013/95, K.2014/176, Kt. 13.11.2014.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1