Türkiye Barolar Birliği Dergisi 138.Sayı

103 TBB Dergisi 2018 (138) Rezan EPÖZDEMİR nin tatbik edilmesi hukuken mümkün değildi. Tam teşebbüs aşama- sında söz konusu olan bu vazgeçme haline ‘Suç Öncesi Etkin Pişman- lık’ deniliyordu ve ‘Suç Öncesi Etkin Pişmanlık’ adı verilen bu kurum eski ceza kanununda düzenlenmediği için fail bu durumda tam teşeb- büsten sorumlu tutuluyordu. Oysa 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda eksik ve tam teşebbüs ayrımı kaldırılmış, eski ceza kanunu döneminde sadece icra hareketleri devam ederken söz konusu olan gönüllü vaz- geçme kurumunun kapsamı genişletilerek, icra hareketlerinin bittiği ancak neticenin gerçekleşmediği durumlarda gönüllü vazgeçme hü- kümlerinin tatbik edilmesi mümkün hale getirilmiştir. Fakat bu dü- zenlemenin suç siyaseti bakımından çok yerinde olmadığı ve aşırı bir düzenleme olduğu ileri sürülebilir. Kanaatimizce, kanun koyucu gö- nüllü vazgeçme kurumunun amacını gözeterek hakkaniyete uygun bir düzenleme yapmalıdır. Gönüllü vazgeçmenin suç teorisindeki yeri hakkında doktrinde farklı görüşler mevcuttur. Suç politikası teorilerine üstünlük veren Türk Ceza Hukuku’na göre, gönüllü vazgeçme, suçun unsurlarında bir etki yaratmaz. Kanaatimizce gönüllü vazgeçme cezayı kaldıran şahsi bir sebeptir ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 41. maddesin- deki düzenlemede belirtildiği üzere suç ortaklarına bir etkisi olmaz. Dolayısıyla sanık hakkında gönüllü vazgeçme hükümlerinin tatbik edildiği durumlarda, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin 4. fıkrasının b bendi uyarınca şahsi cezasızlık sebebinin varlığı sebebiyle ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi gerek- tiği kanaatindeyiz. Gönüllü vazgeçme hükümlerinin tatbik edilebilmesi için bazı şart- ların gerçekleşmesi gerekmektedir Her şeyden önce kasıtlı bir suçun işlenmesine yönelik icra hareketlerine başlanmış olmalı, yani suç en azından teşebbüs aşamasında kalmış olmalıdır. Zira teşebbüs kişinin ancak işlemeyi kast ettiği suç açısından mümkün olduğu için bazı suç- lar tabiatı itibariyle teşebbüse uygun değildir. Dolayısıyla teşebbüsün elverişli olmadığı suçlarda gönüllü vazgeçme hükümleri tatbik edile- mez. İkinci şart olarak icra hareketlerinden, icra hareketleri tamamlan- mışsa suç tamamlanmadan veya netice gerçekleşmeden vazgeçmenin gerçekleşmesi gerektiğinden söz edilebilir. Son olarak suçun tamam- lanmasının önlenmesi veya sonucun gerçekleşmesinin önlenmesi, fai- lin çabalarıyla meydana gelmelidir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1