Türkiye Barolar Birliği Dergisi 138.Sayı

189 TBB Dergisi 2018 (138) Orhan EROĞLU sağlamaktır. Kurum kamu düzeni ile yakın ilişkilidir. 64 Usulü kazanıl- mış hakkın genel hatları İBGK, 04.02.1959, E. 1957/13, K. 1959/5 65 ve İçtihatları Birleştirme BGK, 09.05.1960, E. 1960/21, K. 1960/9 66 sayılı kararları ile oluşturulmuştur. Usulü kazanılmış hakkın birçok görünüş şekli mevcuttur. 67 Örne- ğin, taraflardan birinin bilirkişi raporuna itiraz etmemesi halinde itiraz eden taraf lehine, hâkimin kendiliğinden taraflardan birine yemin tek- lif etmesi halinde yemin teklif edilen taraf lehine, hâkimin kesin süre vermesi halinde karşı taraf lehine, tanık dinletme talebine itiraz edil- memesi 68 halinde tanık dinletme talebinde bulunan lehine, Yargıtay’ 64 YHGK., 23.10.1981, E. 1980/15-2296, K. 1981 / 687 ( YKD , Mart 1982, s. 315). 65 İ.B.G.K., 04.02.1959, E. 1957/13, K. 1959/5; “Temyizce bir kararın bozulması ve mahkemenin bozma kararına uyması halinde bozulan kararın bozma sebepleri- nin şümulü dışında kalmış cihetlerinin kesinleşmiş, sayılması, davaların uzaması- nı önlemek maksadıyla kabul edilmiş çok önemli bir usuli hükümdür. Bir cihetin bozma kararının şümulü dışında kalması da iki şekilde olabilir. Ya o cihet, açıkça bir temyiz sebebi olarak ileri sürülmüş fakat dairece itiraz reddedilmiştir yahut da onu hedef tutan, bir temyiz itirazı ileri sürülmemiş olmasına rağmen dosyanın Temyiz Dairesince incelendiği sırada dosyada bulunan yazılardan onun bir boşa- ma sebebi sayılması mümkün bulunduğu halde o cihet dairece de bozma sebebi sayılmamıştır. Her iki halde de o konunun bozma sebebi sayılmamış ve başka sebeplere dayanan bozma kararına mahkemece uyulmuş olması, taraflardan birisi lehine usuli bir müktesep hak meydana getirir ki, bu hakkı ne mahkeme, ne de Temyiz Mahkemesi halele uğratabilir” (RG, 28.04.1959, s. 10193). 66 İçtihatları Birleştirme BGK, 09.05.1960, E. 1960/21, K. 1960/9; “Mahkemenin boz- ma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince muamele yapma ve hü- küm verme durumu, taraflardan birisi lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli müktesep hak yahut usule ait müktesep hak denilmektedir. Usul Kanunumuzda bu şekildeki usule ait mükte- sep hakka ilişkin açık bir hüküm konulmuş değilse de Temyizin bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan gayesi ve muha- keme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması ya- nında hukuki alanda istikrar gayesine dahi ermek üzere kabul edilmiş bulunması bakımından usule ait müktesep hak müessesesi; usul kanununun dayandığı ana esaslardandır ve amme intizamıyla da ilgilidir.” (RG, 28.06.1960, s. 1613–1614). 67 Akgündüz/Saltık, s. 165; Kuru, Şerh, C.V, s. 4737, 4738; Özekes, Pekcanıtez Usûl, s. 2188. 68 Umar, tanık dinletme talebine karşı sessiz kalınmasının açık onay olmadığı görü- şündedir ve aksine olan kararları eleştirmiştir. Anlatım ve de uyarının yapılma- sından sonra tanık dinlenmesine muvafakatin açık olarak verilmesi gerekir, sessiz kalmanın ise yeterli olmayacağı yönünde karar için bakınız; YHGK, 13.01.1988, E. 3/488, K. 10; “Davacının açık muvafakati olmadan tanık dinlenemeyeceğine dair bozma kararındaki “davalının açık muvafakati” sözünün yazı hatası olduğunun anlaşılmasına göre Hukuk Genel Kurulunca da benimsenin Özel daire bozma ka- rarına uyulmak gerekirken, önceki karada direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.”; Y.3.HD ., 13.10.1975, E. 4563, K. 4904;

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1