Türkiye Barolar Birliği Dergisi 138.Sayı

305 TBB Dergisi 2018 (138) Özlem ÖZEKES lan tarihte işe başlamaması hâlinde feshin geçerli hâle geleceği ve işve- renin sadece bunun hukukî sonuçları ile sorumlu olacağı belirtilmiştir (İşK m. 21/7, son cümle). İşverenin, işçiyi işe başlatmaması halinde ise, İş Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre işçiye ödenecek tazminat talep edilebilecektir. Taraflar, zorunlu içerik sebebiyle anlaşmayı doğal olarak yazıya dökeceklerdir; ancak, bunun şeklinin nasıl olacağı Kanun’da belirtil- memiştir. Bu konuda İş Mahkemeleri Kanunu’nda da hüküm olmadı- ğından, genel hükümlere, yani Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabulu- culuk Kanunu’na bakılmalıdır (İşMK m. 3/21). Bu çerçevede anlaşma metninin taraflar ve arabulucu tarafından imzalanmasından sonra, mahkemeden icra edilebilirlik şerhi talep edilir ve bu şerh verilirse, anlaşma ilâm niteliğinde olacaktır. Taraflar, avukatları ve arabulucu tarafından imzalanması halinde ise şerhe ihtiyaç olmadan bu belge ilâm niteliğinde sayılacaktır (HUAK m. 18). Şayet anlaşma ilâm nite- liğinde belge haline getirilmezse, o zaman adi bir belge olarak genel hükümlere göre sonuç doğuracaktır. Burada, işe iade davaları sonucunda verilen kararın (ilâmın) nite- liği ve bunun icrasına ilişkin tartışmalar konumuz dışında kaldığından üzerinde durmamaktayız. Zira bu kararın eda hükmü mü, tespit hükmü mü olduğu ve buna göre nasıl icra edileceği tartışılmalıdır. Sadece şunu belirtelim ki, tarafların vardıkları anlaşma, ilâm niteliğinde olsa dahi, mahkemenin verdiği ilâmdan daha güçlü olmayacağından, mahkeme kararına yönelik yapılan tartışmalar burada da gündeme gelecektir. 46 46 Doktrinde aksine görüş olmakla birlikte (Örneğin, Özekes, Değerlendirme, s. 495; Özekes, Takip ve İcra, s. 33-34), işe iade davası sonunda iadeye ilişkin verilen kararın genel olarak tespit hükmü olduğu kabul edilmektedir. Keza Kanun deği- şikliğinden önce, feshin geçersizliğinin tespiti halinde, işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücretine ilişkin kararın da tespit hükmünün niteliğini değiş- tirmediği, tespit hükmünün adeta devamı olduğu, bu sebeple bu konularda ayrıca talep olmasa da karar verileceği ve kararda para değil, ay olarak belirleme yapıl- ması gerektiği kabul edilmekteydi (Çelik/Caniklioğlu/Canbolat, s. 518; Astarlı, İş Güvencesi, s. 45; Süzek, s. 637 vd.; Mollamahmutoğlu/Astarlı/Baysal, s. 362; Çankaya/Günay/Göktaş, s. 246; Yılmaz, Dava, s. 25-26; Yılmaz, Takip, s. 47 vd. İşe iade davasındaki hüküm ile alacak davasındaki hüküm ilişkisi hakkında bkz. Birben, s. 350 vd.). Ancak, 7036 sayılı Kanunla 4857 sayılı İş Kanunu’nun 21. mad- desine yeni fıkra eklenerek “Mahkeme veya özel hakem, ikinci fıkrada düzenle- nen tazminat ile üçüncü fıkrada düzenlenen ücret ve diğer hakları, dava tarihin- deki ücreti esas alarak parasal olarak belirler.” denilmiştir. Bu yeni fıkranın amacı da madde gerekçesinde şöyle açıklanmıştır: “Uygulamada işe iade kararı veren

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1