Türkiye Barolar Birliği Dergisi 138.Sayı

349 TBB Dergisi 2018 (138) Gönenç GÜRKAYNAK / Hilal ÖZÇELİK / Ali TUNÇSAV rin eşit etkinlikte olup olmadıklarına ilişkin iktisadi bir değerlendirme yapmaksızın, bu indirim sistemlerinin zaten doğaları gereği pazar ka- pama etkisine yol açacağına ve bu nedenle de daha detaylı bir pazar kapama etkisi analizi yapılmasına gerek olmadığına hükmetmiştir. ABAD’ın yargılamasına esas teşkil eden çıkarımların başında, hâkim durumun kötüye kullanılması soruşturmalarında hukuki stan- dardın sağlanması adına rakipler için pazar kapama etkisi oluştura- bilme kapasitesinin, somut olayın tüm koşulları göz önünde bulun- durularak ve kapsamlı bir şekilde analiz edilmesi gerektiği hususu gelmektedir. ABAD yargılamasında açıklığa kavuşturulduğu üzere, söz konusu analiz ise teşebbüsün herhangi bir rekabeti kısıtlama et- kisine sahip olmadığını iddia ettiği hususlarla ilgili olarak etki temelli bütünsel bir değerlendirme içermelidir. Bununla birlikte, ABAD yar- gılaması, dışlayıcı etkinin ortaya çıkabilecek etkinliklerle dengelenebi- leceğinin ve dolayısıyla, bu etkinliklerin de değerlendirmede dikkate alınması gerektiğinin özellikle altını çizmektedir. Genel Mahkeme’nin ve ABAD’ın özellikle indirim sistemleri- ne ilişkin değerlendirmeleri ve analizleri farklılık gösterdiğinden ve Intel, ilgili ürün pazarında hâkim durumda olan bir teşebbüs oldu- ğundan, ABİDA’nın 102. maddesi 3 bu makalenin özünü ve odak nok- tasını oluşturmaktadır. İndirimlere ilişkin olarak ise, bu makalede Genel Mahkeme’nin Intel kararı özelinde eksik bulunan analizlerine yönelik eleştirilerin yanı sıra, Intel kararı da kullanılarak Komisyon ve ABAD’ın hâkim durumdaki bir teşebbüsün sağlamış olduğu indi- rimlere ve genel olarak indirim sistemlerine ilişkin bakış açılarına yer verilecektir. Zira Komisyon’un incelediği ve şikâyete konu eylemler arasında Intel’in ticaret ortaklarına sunduğu koşullu indirimler de bu- lunmaktadır. Bu kapsamda, Komisyon ve ABAD’ın Intel’in koşullu 3 ABİDA, m.102 şu şekildedir: “Bir veya birden fazla teşebbüsün, iç pazardaki veya iç pazarın önemli bir bölümündeki hâkim durumunu kötüye kullanması, üye devletlerarasındaki ticareti etkilediği ölçüde, iç pazarla bağdaşmaz ve yasaktır. Söz konusu kötüye kullanma özellikle aşağıdakileri içerir: (a) adil olmayan alış veya satış fiyatları veya diğer adil olmayan ticari şartların, doğrudan veya dolaylı olarak dayatılması, (b) üretimin, piyasaların veya teknik gelişmenin tüketicilerin zararına olacak şekilde sınırlandırılması, (c) ticari ilişkinin diğer taraflarına eş de- ğer işlemler için farklı koşullar uygulanması suretiyle, onların rekabet edebilirlik açısından dezavantajlı duruma sokulmaları, (d) sözleşmelerin yapılmasının, ni- telikleri gereği veya ticari teamüllere göre bu tür sözleşmelerin konusuyla ilgisi olmayan ek yükümlülüklerin taraflarca kabulü şartına bağlanması.”

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1