Türkiye Barolar Birliği Dergisi 138.Sayı

44 Cezalandırmanın Amacı ve “Umut Hakkı” Bağlamında Koşullu Salıverilme Yasakları mahkûmlar salıverilme sonrasında toplum içerisinde infaz edilen ce- zaları boyunca da iyi halli olmak ve bir kasıtlı suç işlememek duru- munda olduğundan, cezanın özel önleme fonksiyonu burada ortaya çıkmakta, cezanın geri kalan kısmının tekrar cezaevinde infaz edilece- ği korkusu mahkûmları suç işlemekten uzaklaştırmaktadır. 10 Bu şekil- de suç işleyen kişiler, hürriyeti bağlayıcı cezaların ve hapishanelerin kötü etkilerinden korunmakta ve insan olarak kendilerini geliştirebi- lecekleri özgür bir ortama tekrar kavuşturulmakta, toplum içerisinde de denetim altında tutularak yalnız kalmamaları, suç işlememeleri ve topluma yeniden uyumları sağlanmaktadır. Ayrıca; infaz sırasında fai- lin kişiliği göz önünde bulundurularak, cezaların bireyselleştirilmesin- de yargı mercilerine imkân tanınmaktadır. 11 ıslahını amaç edinmiş ve kişinin bir an önce sosyal hayata adapte olabilmesi için birtakım kurumlar ihdas etmiştir. Özellikle hapis cezalarının özel önleme fonk- siyonunu yerine getirme noktasında beklentileri karşılayamaması üzerine; ceza hukukumuzda bu cezaların yerine mahkûmların uslandırılması, eğitimi ve yeni- den topluma kazandırılması amacıyla farklı infaz usulleri de benimsenmiştir. Bkz. Koca/Üzülmez, s. 564. Nitekim kısa süreli hapis cezalarının seçenek yaptırımlara çevrilmesi, (TCK m.50) ve hapis cezasının ertelenmesi (TCK m.51) gibi infaz usulleriyle mahkûmun ceza- evlerinin kötü koşulları ile ve diğer mahkûmlarla hiç karşılaşmaması sağlanarak, cezanın infazı gerçekleştirilirken, koşullu salıverilmede (CGTİHK m.107) ise; ki- şinin mahkûm olduğu hapis cezasının sonuna kadar infaz kurumunda kalması istenmemekte, eğer şartları varsa mahkûmun bir an önce ıslah ve terbiye prog- ramlarına uyum sağlayıp topluma geri dönmesi ve cezanın kalan kısmının bu şe- kilde infaz edilmesi amaçlanmaktadır. Dolayısıyla koşullu salıverilmede cezanın genel önleme amacı ve kefaret teşkil eden yönü ihmal edilmekte, özel önleme ve failin ıslahının gerçekleşmiş olup olmadığı nazara alınmaktadır. Ancak bununla beraber failin koşullu salıverilmeden istifade edebilmesi için asgari bir süre in- faz kurumunda kalması arandığından, cezanın kefaret teşkil eden yönü de tama- men göz ardı edilmemekte ve bu şekilde koşullu salıverilmenin uygulaması ile TCK’nın benimsemiş olduğu karma teorinin gerekleri arasında paralellik sağlan- maktadır. Koşullu salıverilme kurumunun cezanın kefaret, genel önleme ve özel önleme yönleriyle ilişkisi hakkında bkz. Yenidünya, s. 91. 10 Koca/Üzülmez, s. 580; Artuk/Gökçen/Yenidünya, s. 834; Özgenç, s. 731; Öztürk/ Erdem, s. 446. 11 İçel/Sokullu-Akıncı/Özgenç/Sözüer/Mahmutoğlu/Ünver s. 404; Centel/Zafer/ Çakmut, s. 638; Özgenç, s. 731; Akkaş, s. 307-308; Akbulut, s. 176; Yenidünya, s. 95. Cezaların bireyselleştirilmesinden anlaşılması gereken, cezalandırma ile güdülen amaç bakımından cezanın her failin kişiliğine uygun hale getirilmesidir. Bkz. Fa- ruk Erem/Ahmet Danışman/Mehmet Emin Artuk, Ceza Hukuku Genel Hüküm- ler, 14. Baskı, Ankara 1997, s. 759 vd; Dönmezer/Erman, s. 577. Cezaların bireysel- leştirilmesi, cezanın izlediği uslandırma-korkutma(özel-genel önleme) amacı ile sadece bağdaşmakla kalmayıp, aynı zamanda bu amacın gerçekleştirilmesi bakı- mından gereklilik arz etmektedir. Bugün hangi eğilim benimsenmiş olursa olsun bütün çağdaş ceza hukukçuları için bireyselleştirme vazgeçilmez bir kurum hali- ni almıştır. Bkz. Dönmezer/Erman, s. 578-579. Ayrıca cezanın bireyselleştirilmesi

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1