Türkiye Barolar Birliği Dergisi 138.Sayı

49 TBB Dergisi 2018 (138) Fahrettin KIDIL oluşturmaktadır. 19 Buna göre; ceza, fail tarafından gerçekleştirilen suç ve kötülüğün kefareti olup, cezalandırma ile adaletin gerçekleştiril- mesi amaçlanmaktadır. Bunun gereği olarak suç işleyen ve bir kötü- lük gerçekleştiren kişiye hak ettiği ceza ile karşılık verilmekte ve bu özellikler cezanın esaslı bir niteliği olarak görülmektedir. 20 Ceza ile as- lında; failden öç alınmakla beraber, mağdurun yakınlarının ve suçtan haberdar olan toplumun diğer fertlerinin de kin, intikam ve öfke duy- guları tatmin edilmeye çalışılmakta ve onlara karşı da adalet yerine getirilmektedir. 21 Mutlak teoriye göre; cezanın uygulanması, bizatihi bir amaç olduğundan; bunun dışında bir yarar veya netice elde etme, sosyal bir fayda sağlama, sözgelimi; suçluyu ıslah etme veya toplumu koruma gibi amaçlar cezanın verilmesinde göz önünde bulundurula- maz. Buna göre; cezanın uygulanması bir araç değil başlı başına ken- disi bir amaçtır. 22 Cezanın uygulanmasında sadece adalet düşüncesini ve kefare- ti amaç edinen mutlak ceza teorisi doktrinde eleştirilmektedir. Buna göre; ceza hukukunun görevi adaleti gerçekleştirmek değil toplumun barış içinde yaşamasını da temin etmek adına hukuksal değerleri ko- rumaktır. 23 19 Richard S. Frase, “Punishment Purposes”, Stanford Law Review , C. 58, S. 67, Y. 2005, s. 73; İlhan Üzülmez, “Ceza Sorumluluğunun Esası ve Cezalandırmanın Amacına Dair Düşünce Hareketleri”, EÜHFD, C. I, S. 4, Y. 2001, s. 265; Yarsuvat, s. 84. 20 Pınar Bacaksız, “Cezalandırma Ve Topluma Yeniden Kazandırma”, DEÜHFD , C. 16, Özel Sayı 2014, (Prof. Dr. Hakan Pekcanitez’e Armağan), Y. 2015, s. 4919; Dön- mezer/Erman, s. 561; Frase, s. 73; Materni, s. 266; Yarsuvat, s. 84. Üzülmez, s. 265. 21 Frase, s. 73; Üzülmez, s. 265; Dönmezer/Erman, s. 561. 22 Frase, s. 70; Üzülmez, s. 266. Bu teoriye taraftar olan ve anlamını veren yazarlardan Kant’a göre cezanın veril- mesinde hiçbir yarar olmasa da suçluya cezanın tatbik edilmesi gerektiğinden; bir sivil toplum kendi üyelerinin iradesiyle kendini feshetmeye kalksa, sözgelimi; bir adada yaşayan halk dağılmaya karar verse bile, son idam mahkûmunun cezası infaz edilmelidir. Bkz. Sururi Aktaş, “Cezalandırmanın Amacı Üzerine”, EÜHFD, C. XIII, S. 1–2, Y. 2009, s. 20. 23 Öztürk/Erdem, s. 400. Adalet düşüncesinin de değişken bir kavram olduğu belirtilmekte ve yüzyıllardır aynı eyleme uygulanan farklı farklı yaptırımların varlığından bahsedilmektedir, Sözgelimi hırsızlık suçuna 18. yüzyılda ölüm cezası uygulanırken bugün için aynı suçun hapis cezası ile yaptırım altına alınmasının, cezalandırmanın gerçekten adalet için mi yapıldığı veya hangi döneme ait yaptırımların gerçekten adaleti gerçekleştirdiği sorularını gündeme getirmektedir. Diğer yandan, kefaret, ödetme ve öç alma gibi amaçların geçmişe yönelik olduğu, bunun ise topluma bir yarar sağlamadığı, toplumun korunması için gerekli değilse sırf adalet düşüncesiyle ce-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1