Türkiye Barolar Birliği Dergisi 138.Sayı

74 Cezalandırmanın Amacı ve “Umut Hakkı” Bağlamında Koşullu Salıverilme Yasakları olabileceğini belirtmiştir. Ayrıca mahkeme; yerleşik içtihatlarda vur- gulandığı üzere cezanın acımasız, insanlık dışı ve aşağılayıcı olmama- sını, Alman anayasal düzeninin vazgeçilmez ilkelerinden biri olarak nitelendirmiştir. Mahkemeye göre; insan onuru göz önünde bulundu- rulduğunda; ömür boyu hapis cezaları, ancak mahkûma sağlanan bir serbest kalma umudu ile kabul edilebilecektir. Bu haliyle uyuşmazlık ele alındığında; ölünceye kadar infazı öngörülen cezanın sadece failin sakatlığı veya ölümcül bir hastalığı durumunda hafifletilebilir olma- sı, Alman anayasal düzeninin vazgeçilmez ilkelerini ihlal ettiğinden; Alman Anayasa Mahkemesi iadenin kabul edilebilir olduğuna hük- meden yetkili Yüksek Bölge Mahkemesi’nin kararını bireysel başvuru sonucunda hukuka aykırı bulmuştur. 101 Netice itibariyle, başlangıçta sorduğumuz soruların cevabına gele- cek olursak: taraf devletler, sadece iç hukuklarını umut hakkına imkân veren bir şekilde düzenlemekle, AİHS m.3’ten doğan yükümlülük- lerini yerine getirmiş kabul edilmemelidirler. Taraf devletler ayrıca, herhangi bir şekilde suçluların iadesi veya sınır dışı etme prosedürün- de; kişinin gönderildiği ülkede serbest kalma umudundan yoksun bir biçimde müebbet hapse mahkûm olmayacağını da gözetmek zorun- dadırlar. Aksi bir durumda, yerleşik içtihatların da gösterdiği üzere; AİHS m.3, dolaylı bir şekilde ihlal edilmiş olacaktır. 102 SONUÇ Çağdaş bir infaz sisteminde mahkûmun ıslahı ve topluma kazan- dırılması, artık vazgeçilmez bir amaç olarak görülmektedir. Koşullu salıverilme, bu amaç çerçevesinde bir infaz kurumu olarak failin nor- mal bir hayata geçişini kolaylaştırmaktadır. Ayrıca bu süreçte onun topluma kazandırılması amacına hizmet etmektedir. Bu nedenle ku- rumla ilgili düzenleme yapılırken; işlenen suçun niteliği, hükmolunan ceza, tekerrür hali veya infaz kurumunda almış olduğu disiplin cezası gibi hususlardan yola çıkarak yasaklama getirmek yerine; özel önle- menin prensiplerinden hareket edilmelidir. Kefaret ve genel önleme 101 BVerfG, 2 BvR 2299/09 16 Ocak 2010 tarihli kararın İngilizce özeti için bkz: http://www.bundesverfassungsgericht.de/SharedDocs/Entscheidungen/ EN/2010/01/rk20100116_2bvr229909en.html, (erişim tarihi: 15.03.2018) 102 Öncü, s. 27.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1