Türkiye Barolar Birliği Dergisi 138.Sayı

75 TBB Dergisi 2018 (138) Fahrettin KIDIL düşüncesi tek başına koşullu salıverilmenin yasaklanmasına zemin oluşturmamalıdır. Ayrıca, koşullu salıverilme yasaklarından bazıları- nın, kişiyi doğrudan ölünceye kadar infazı devam edecek olan bir ha- pis cezası ile karşı karşıya bıraktığı; bazılarının ise değişik ihtimallerde bu neticeye sebebiyet verebileceği anlaşılmaktadır. Böyle bir neticenin meydana geldiği durumlarda; ıslah amacının tamamen inkâr edildiği- ni söylemek mümkündür. AİHS m.3’ten doğan yükümlülükler kapsamında; “umut hakkı” na uyumlu bir infaz rejimi açısından ise; yasaklara ilişkin mevzuat hü- kümlerinin önemli sorunlara sebebiyet verdiği ifade edilmelidir. Zira ülkemizde özellikle son yıllarda terör örgütü faaliyetleri çerçevesinde; “Devletin Güvenliğine Karşı” ve “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İş- leyişine Karşı” işlenen suçlarda artışın meydana geldiği ve bu suçlara ilişkin devam eden çok fazla yargılamanın olduğu bilinen bir gerçek- tir. Bu yargılamalar neticesinde verilecek ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları, Öcalan davasında ihlal kararına gerekçe oluşturan 5275 sayılı Kanun m.107/16 nedeniyle, AİHM nezdinde, “ indirilebilir ” olarak ka- bul edilmeyeceğinden, çok fazla ihlal kararı ile ülkemizin karşı karşıya kalması muhtemeldir. Ayrıca hâlihazırda; müebbet veya ağırlaştırıl- mış müebbet hapse mahkûm olan ve koşullu salıverilme imkânından yoksun bırakılan kimselerin muhtemel başvurularının da ihlal kararı ile neticeleneceğini öngörmek zor değildir. Dolayısıyla koşullu salıve- rilme yasakları öngören mevzuat hükümlerinin değiştirilmesi; kanı- mızca ivedilik arz eden bir husustur. Buradan hareketle, özellikle Avrupa ülkelerinde bulunan kaçak sanık ve şüphelilere ilişkin, ülkemiz tarafından yapılan çok fazla iade talebinin mevcut olduğu bilinmektedir. Uluslararası ilişkilerin bazı politik realiteleri bir yana bırakılırsa; en azından hukuki zeminde iade taleplerinin kabul edilebilirliğini sağlamak amacıyla; koşullu salıveril- me yasağı öngören mevzuat hükümlerinin değiştirilmesinde büyük yarar olduğunu düşünüyoruz. Aksi bir durumda; iade taleplerinin bir- çoğu, anılan mevzuat hükümleri nedeniyle olumsuz neticelenecektir. Yukarıda izah edilen hususlardan hareketle, CGTİHK ve TMK kapsamında öngörülen bütün koşullu salıverilme yasaklarının kal- dırılması gerektiği kanaatindeyiz. Zira 24 Eylül 2003 tarihli “ Koşullu Salıverilme ” adlı tavsiye kararında da belirtildiği üzere; ömür boyu

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1