Türkiye Barolar Birliği Dergisi 138.Sayı

90 Gönüllü Vazgeçme sına sebep olan fail hakkında teşebbüs hükümlerinin uygulanmasını engeller. 41 Diğer taraftan, somut örnek bakımından kasten yaralama suçunun manevi unsurunun oluşup oluşmadığı hususunda tereddüt bulunduğu göz önüne alındığında kanundaki gönüllü vazgeçmeye ilişkin yeni düzenlemenin eleştirilebilir mahiyette olduğu gözlemlen- mektedir. Bu noktada, gönüllü vazgeçme hükümlerinin uygulanması gereken uyuşmazlıklarda adaletin tesis edilmesine ilişkin en büyük görev mahkemelere düşmektedir. Hakeza yukarıda atıf yaptığımız gerekçelerle, gönüllü vazgeçme kurumunu düzenleyen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 36. maddesi somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne götürülmüş, Anayasa Mahkemesi tarafından mezkûr talebin reddine karar verilmiştir. 42 Her ne kadar söz konusu 41 Nevzat Toroslu/Yüksel Ersoy, “Kanunlaşmaması Gereken Bir Tasarı” Türk Ceza Kanunu Reformu, İkinci Kitap, 2004, s.13; “…İcra hareketlerinin terkedilmesi ya da suçun tamamlanmasının önlenmesi şeklinde gelişen her iki haldeki gönüllü vazgeçmede de, failin işlemekte olduğu suça ilişkin hareketleri teşebbüs aşama- sında kaldığı halde, TCK’nın 36. maddesi uyarınca bu suçtan dolayı ceza verile- meyecek, işlemeyi kastettiği suça yönelik olarak vazgeçme ânına kadar icra ettiği hareketlerinin bir başka suçu oluşturması durumunda, o suçtan dolayı cezalandı- rılacaktır. Başka bir anlatımla gönüllü vazgeçmenin aynı zamanda tamamlanmış olan suçlara etkisi bulunmamaktadır. Vazgeçme sadece icra hareketlerine başlar- ken işlenmesi kast olunan suçu kapsamakta ve bu suça teşebbüsten cezalandırıl- mama sonucunu doğurmakta, ancak aynı zamanda tamamlanan başka bir suçun cezalandırılmasını engellememektedir…” (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2013/1- 126, 2014/364, 11.7.2014, www.kazanci.com ) 42 Anayasa’ya aykırılığı ciddi bulunan itiraz konusu kural iptal istemiyle Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi Tarafından şu gerekçelerle Anayasa Mahkemesi’nin önü- ne getirilmiştir. “Dosyamızın sanığı metropol niteliği taşıyan ve her türlü gelişmiş tedavi olanaklarına sahip İzmir ilinde yaşamaktadır. Dosyada bulunan Adli Tıp Kurumu raporlarında açıkça belirtildiği gibi, öldürme suçu açısından elverişli bir araçla mağdureyi altı kez bıçaklamıştır. Bu yaralardan iki tanesi yaşamsal öneme sahip bölgelere yöneltilmiş hayati tehlike doğuracak şekilde yara oluşturmuştur. Bu aşamada mağdure hastaneye kaldırılmış ve gelişmiş tedavi olanaklarına sahip bir hastanede tedavi gördüğü için hayatta kalabilmiştir. Sanıkla aynı durumda olan ancak bir köy yerleşim biriminde ya da ilçe ya da ilde oturmasına rağmen o yöredeki tedavi olanaklarının sınırlılığı nedeniyle aynı eylem düzeyinde pişman- lık duyarak mağdureyi bizzat hastaneye götüren bir şahıs olduğunu varsaydığı- mızda, yaşadığı yörenin özellikleri ve tedavi olanaklarının sınırlı olması nedeniy- le olay mağdurunun ölmesi durumunda şahıs insan öldürmekten sorumlu tutula- caktır. Oysaki dosyamızın sanığı 5237 sayılı Kanun’un 36. maddesindeki hüküm nedeniyle hastanenin tedavi olanaklarının gelişmiş olması ve müdahaleyi yapan hekimlerin becerisi nedeniyle mağdurun yaşama döndürülmüş olması nedeniyle adam öldürmeden sorumlu tutulmayacağı gibi adam öldürmeye de teşebbüs su- çundan değil yaralama suçundan sorumlu tutulacaktır. Bu düzenlemenin ülkenin farklı farklı yerlerinde yaşayan şahıslar açısından aynı eylemi gerçekleştirmiş ol- malarına rağmen haklarında ayrı ayrı hükümlerin uygulanması sonucunu doğu-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1