Türkiye Barolar Birliği Dergisi 139.Sayı

12 Anayasa Mahkemesi’nin Son Dönem Kararlarında Yasa ile Yetkilendirmenin Anlamına ... GİRİŞ 1982 Anayasası’nın 8 ve 123 üncümaddelerinde ifadesini bulan ka- nuni idare ilkesi, idarenin kuruluş ve faaliyetlerinin kanuna dayanma- sı yanında Anayasa ve kanunlara aykırı olmaması anlamını taşımakta- dır. Kuruluşu ve faaliyetleri kanuna dayanmak zorunda olan idarenin, faaliyetleri dolayısıyla kullanacağı düzenleme yetkisi de bu bağlamda ikincil, türevsel nitelikte kabul edilmelidir. Nitekim Anayasa’nın 7 nci maddesinde yer alan yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesi de ida- renin düzenleme yetkisinin kanuna dayanması zorunluluğunu açıklar niteliktedir. Kanuni idare ilkesi, dolayısıyla idarenin düzenleme yetkisinin ikincil niteliği bu yetkinin sınırının kanunla nasıl ve hangi ölçüde çi- zileceği meselesini de beraberinde getirmektedir. Türk idare hukuku doktrini bu konuda yasama yetkisinin devri niteliğinde sayılmaması için özellikle idarenin kural koyma yetkisine ilişkin temel esasların ka- nunda yer alması gerektiğini; ancak bu esasları tespit etmenin güçlü- ğünü kabul etmektedir. Bu durumda temel esasların neler olduğunun tespitindeki güçlük yanında kanunda idareye genel ifadelerle kural koyma yetkisinin tanınması yasama yetkisinin devredilmezliğine ay- kırılık oluşturabilecektir. 16.04.2017tarihindeyapılanreferandumsonrası1982Anayasası’nın pek çok maddesinde değişikliğe gidilmiş; bazı maddeleri ise yürür- lükten kaldırılmıştır. 6771 sayılı Kanun’la değişik Anayasa metninin önemli bir bölümü, birlikte yapılan TBMM ve Cumhurbaşkanlığı se- çimleri sonucunda Cumhurbaşkanının göreve başladığı tarihte yü- rürlüğe girmiş ve bu değişiklikler kanuni idare ilkesinin anlamını da etkilemiştir. Anayasa Mahkemesi çoğunlukla kararlarında yasama yetkisinin devri niteliğinde sayılmaması için idarenin düzenleme yetkisine iliş- kin temel esasların kanunda belirtilmesini, idare tekniğine ilişkin ve uzmanlık gerektiren konuların düzenlenmesinin idareye bırakılabile- ceğini belirtmektedir. Yüksek Mahkeme’ye göre yasa ile yetkilendir- meden Anayasanın öngördüğü biçimde kanun ile düzenleme anlaşıl- mamalı; kanun koyucu sınırlarını belirlemek koşuluyla kural koyma yetkisini idareye bırakmalıdır. Ancak bu yaklaşımın özellikle Anayasa Mahkemesi’nin son dönem kararlarında aşağıda görüleceği üzere de- vam etmediği gözlemlenmektedir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1