Türkiye Barolar Birliği Dergisi 139.Sayı

15 TBB Dergisi 2018 (139) Elvin Evrim DALKILIÇ Cumhurbaşkanının göreve başladığı tarihte yürürlüğe giren düzenle- melerden olan örneğin Anayasa’nın 104 ve 106 ncı maddeleri yürütme görev ve yetkisinin kullanılmasında, elbette 8 inci madde hükmüyle paralel olarak, Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle düzenleme konu- su yapılabilecek hususlara yer vermesi bakımından dikkat çekicidir ve tahminimizce önümüzdeki dönemlerde pek çok bilimsel tartışmaya da konu olacaktır. Gerçekten Anayasa’nın 104 üncü maddesi, Cumhurbaşkanının “yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi” çı- karabileceğini belirttikten sonra, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenemeyecek hususlara da yer vermektedir. Buna göre, “Anaya- sanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler” Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemeyecek; “Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi” çıkarılamayacaktır. Yine aynı düzenlemeye göre, “kanun- da açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi” çıkarıla- mayacak; “Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri” uygulanacak ve “Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaş- kanlığı kararnamesi hükümsüz” hale gelecektir. Bir diğer dikkat çekici madde olan Anayasa’nın 106 ncı madde hükmüne göre ise, “Bakanlık- ların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzen- lenir.” Dikkat edilecek olursa vermeye çalıştığımız birkaç örnek idare- nin kuruluş ve görevlerinin kanun yanında Cumhurbaşkanlığı karar- namesi ile de düzenlenebileceğini öngörmektedir. Yasama yetkisinin asliliği karşısında kural olarak, idarenin dü- zenleme yetkisi kanuna dayanmak zorundadır. Bu husus yürütme görev ve yetkisinin Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile yürütülme- sinden farklı bir anlam taşımaktadır. Bu yönüyle idarenin düzenleme yetkisinin doktrinde ikincil, türevsel nitelikli bir yetki olduğu 5 yö- nündeki genel kabulün hala geçerliliğini koruduğu iddia edilebilir. 5 Bahtiyar Akyılmaz- Murat Sezginer- Cemil Kaya, Türk İdare Hukuku, 8. Baskı, Seçkin, Ankara, Ekim 2017, s. 402. Aynı yönde bkz. Şeref Gözübüyük- Turgut Tan, a.g.e., s. 99-100.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1