Türkiye Barolar Birliği Dergisi 139.Sayı

180 Çevrenin Korunmasına İlişkin İptal Davalarında Kişisel Menfaat Kavramı kazanmıştır. Esasen “çevre” tüm bu unsurları kapsayan, tarihi ve kül- türel değerleri içine alan bir kavramdır. 2872 sayılı Çevre Kanunu’na göre çevre: canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sos- yal, ekonomik ve kültürel ortamı ifade etmektedir. Çevre hakkının dü- zenlendiği Anayasa’nın 56. maddesinin hedeflerinin yerine getirilmesi için yasal düzenleme ise 2872 sayılı Çevre Kanunu’dur. Kamu kurumları, sahip olduğu izin ve denetim görevleri ile çev- re üzerinde etkiler yaratabilecek girişim ve faaliyetleri kontrol altın- da tutabilme yetkisine sahiptirler. Bu nedenle çevrenin korunmasın- da en etkin yöntem olarak koruyucu tedbirlerin alınmasında önemli bir konumdadırlar. Diğer taraftan kamu kurumlarının çevreye zarar verebilecek faaliyetlere izin vermeme, yapılan denetimler sonucun- da çevreye zarar verdiği belirlenen faaliyetleri durdurma ve özellikle para cezası gibi idari yaptırımları uygulama yetkileri de bulunaktadır. Çevre hakkının gerçekleştirilmesi bağlamında, idarenin çevreyi etkile- yebilecek karar ve faaliyetlerine dair işlemleri ile çevreyi bozan veya olumsuz yönde etkileyen kamu-özel kuruluşların mevzuata uygun davranıp davranmadığının idarece denetlenmesine ilişkin idari işlem- lerin hukuki denetimi ise yargının görevidir. Yukarıda da belirtildiği üzere, çevrenin korunması, çevre bilin- cinin yerleştirilmesi ve yaygınlaştırılması, mevzuatın oluşturulması kuşkusuz devletin sorumluluğundadır. Bununla beraber görev pay- laşımında sivil toplum kuruluşlarının da rolü büyüktür. Çağdaş top- lumlar artık sahip oldukları sivil toplum kuruluşlarının çalışmaları, sayıları ve temsil güçleriyle önem kazanmaktadırlar. Türkiye açısın- dan da çevrenin korunması ve çevre bilincinin yerleşmesinde sivil top- lumun önemi yadsınamaz. 4. Menfaat İlişkisi Çerçevesinde Dava Açma Ehliyeti Ülkemizde son dönemlerde kamu yönetimi, kentleşme, planlama ve çevreye ilişkin yeni yasal düzenlemeler yürürlüğe girmiş ve yapı- sal değişiklikler yapılmıştır. Ancak bu yeni yasal düzenlemeler, ilgili ve yetkili tarafların bilgi ve deneyimlerinden yararlanılmaksızın ha- zırlanmış, tartışmaya açılmaksızın yürürlüğe girmiştir. Bu durum, be- raberinde kimi zaman Anayasaya aykırılık sorununu getirirken, kimi

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1