Türkiye Barolar Birliği Dergisi 139.Sayı

278 Türk Soylu Yabancıların Türkiye’de Çalışma Hakkı ve Uygulamada Karşılaştıkları Sorunlar yılı Kanun uyarınca çalışma izni başvurusu yaptığı anlaşılmaktadır. Ancak davacının, Türk soylu olduğunu kanıtlayan bilgi ve belgelerin çalışma izni başvurusuna eklenmediği gerekçesiyle, başvurusu red- dedilmiş ve Yönetmeliğin 6. maddesi kapsamında eksik olan evrakın tamamlatılması yoluna da gidilmemiştir. Ayrıca Danıştay kararında, “ 22.08.2006 tarihli İçişleri Bakanlığı yazısından Türkmenistan uyruklu olan davacının “Türk soylu olduğunun anlaşıldığı” ibaresi de yer al- maktadır. Bunun yanı sıra, kararda Türkmenistanlı davacının 2527 sayılı Kanun’un 6. maddesine istinaden Yönetmeliğin 3. ve 15. maddeleri- ne dayanılarak Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü Merkez Nüfus İşlemler Şubesinde tutulan yabancılar özel kütüğüne 16 Hazi- ran 2005 tarihinde kaydolduğu ve adına “ Yabancılara Mahsus Kimlik Belgesi ”nin düzenlendiği de belirtilmiştir. Bu bağlamda ayrıca belirtilmeli ki, söz konusu belge, yalnızca Türk soylu olan yabancılara verildiği için, davacının, işlemin tesis edildiği tarihten önce Türk soylu olma şartını taşıdığı, bu hususu da Aşkabat Büyükelçiliğine verdiği dilekçede açıkça ifade ettiği anlaşılmaktadır. 76 Konu ile ilgili Danıştay 10. Dairesi’nin 2010 tarihli ikinci kara- rında 77 ise, Türk soylu Makedonya uyruklu olan davacının İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Türkiye’de Gerek dil ve gerekse de hukuk öğretimini ülkede yapmadığı için hukuk bilgisi bakımından yetersiz görülebilir. Fakat yabancının, iyi dil biliyor olması ve hukuk öğretimini de Türkiye’de tamamlamış olması, yine de itiraza sebep olabilir. Şöyle ki, belli süre avukatlık yapanlar birçok ülkede hâkim olabilmektedirler ve fakat yabancının memur olmaya hakkı bulunmadığından, hâkim olmasına da imkân bulunmamaktadır. Dolayısıyla, yabancıların ülkede avukat olmasına müsaade edilmemelidir; Yılmaz Altuğ, Yabancıların Hukuki Durumu, Menteş Matbaası, 4. Bası, İstanbul, 1971, s. 178; Yabancıların Osmanlı ülkesinde avukatlık yapıp ya- pamayacakları hakkında her hangi bir hüküm mevcut değildi. Bununla birlikte, yabancıların Osmanlı Hükümeti’nin müsamahasıyla avukatlık yaptıkları ve hat- ta 1870 yıllarında İstanbul’da bir de Baro kurdukları görülmüştür, Ökçün, s. 39. Cumhuriyet döneminde ise avukatlık mesleği, hem mülga 1938 tarihli ve 3499 sayılı Avukatlık Kanunu (m.1) (RG:14.07.1938-3959), hem de yürürlükte olan 1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu (m.3) (RG:07.04.1969-13168. Bundan sonra kısaca 1136 sayılı Kanun olarak anılacaktır) ile Türk vatandaşlarına hasredilmiştir. 76 Danıştay 10. Daire, E.2007/6534, K.2010/7246, T. 04.10.2010; UYAP Bilgi Bankası; Ekşi (Uluslararası Koruma), s. 282; Ekşi (Pratik Çalışma Kitabı), s. 129. 77 Danıştay 10. Daire 2009/13017 E, 2010/2113 K, T. 24.03.2010; UYAP Bilgi Bankası; Hukuk Türk.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1