Türkiye Barolar Birliği Dergisi 139.Sayı

283 TBB Dergisi 2018 (139) Salimya GANİYEVA ran, daha ayrıcalıklı statüye tabi tutulmuştur. Bunun nedeni ise belli tarihlerde Türkiye’de çok sayıda yabancı devlet vatandaşı veya vatan- sız statüde Türk soylu yabancıların bulunması olmuş ve bu durumu dikkate alan kanun koyucu, 1981 tarihinde 2527 sayılı Kanun’u ve aka- binde bu Kanun’un Uygulama Yönetmeliği’ni kabul etmiştir. Düzenlemeye göre, Türk soylu yabancılar, Türk silahlı kuvvetler ve güvenlik teşkilatı haricinde, gerekli şartların yerine getirilmesi kaydıyla, Türk vatandaşlarına hasredilmiş iş ve meslekler bakımından “ Türk va- tandaşı olma” şartından istisna edilmişlerdir. Ancak bunların, öncelikle, Türk soylu yabancılara verilen “ Yabancılara Mahsus Kimlik Belgesi” nin yanı sıra, çalışma iznini de temin etmeleri gerekmektedir. Mevcut düzenlemeye rağmen, Türk soylu yabancıların bazı so- runlarla karşılaştıklarını da belirtmiştik ki, bunların başında ilgili ki- şilerin Türk soylu olduğunun tespiti ile Türkiye’de belli iş ve mesleklerde çalışmaları gelmektedir. Nitekim bu sorunların ortaya konulması amacıyla, konu ile ilgili çalışmamızda Danıştay 10. Dairesi’nin üç kararına yer verilmiştir. Türk soyluluğun tespitine ilişkin Danıştay kararlarına bakıldığında görünen o ki, her üç kararda da Türk soylulukla ilgili mevzuatta yer alan yeknesak kural ve prosedüre yer verilmemiştir. Oysaki Türk soy- lu yabancıların çalışmaları açısından bunların, mevzuata göre, Türk soylu yabancı statüsünde kabul edilmeleri gerekmektedir. Bunun dışında, Türk soylu yabancıların belli iş ve meslekler kapsa- mında Türkiye’de avukatlık mesleğini icra edebilmeleri, yine Danıştay 10. Dairesi’nin söz konusu kararları ışığında değerlendirilmiştir. Ka- rarlardan da anlaşılacağı üzere, Danıştay, “özel kanun ” niteliğinde olan 2527 sayılı Kanun’u dikkate alarak, Türk soylu yabancıların Türkiye’de avukatlık yapabileceği yönünde yasal bir engelin bulunmadığına hük- metmiştir. Sonuç itibariyle belirtilmeli ki, Türk soylu yabancıların çalışmala- rına ilişkin benzer sorunların önlenmesi amacıyla, yetkili makamların 2527 sayılı Kanun ile bu Kanun’un Uygulama Yönetmeliği’ni ve ayrıca üzerinde durduğumuz Danıştay 10. Dairesi kararlarını da dikkate al- maları isabetli olacaktır.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1