Türkiye Barolar Birliği Dergisi 140.Sayı

133 TBB Dergisi 2019 (140) Seyhan SELÇUK Görüldüğü üzere ilgili maddede kanun koyucu, icranın iade- si bakımından, ilâmın bölge adliye mahkemesince kaldırılması veya ilâmın kaldırılarak yeniden karar verilmesi ya da Yargıtay tarafından bozulması ile bu kararın kesinleşmiş olmasını esas alarak düzenleme yapmıştır. Bölge adliye mahkemesi ve Yargıtay yaptığı incelemede, uyuşmazlığın esasına girmekte ve bunun sonucunda da aleyhine icra takibi yapılan kişinin gerçekte hiç veya takibe konu ilâmdaki kadar borçlu olmadığını tespit etmektedir. Kanun kaleme alınış şekli itiba- riyle, sanki bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay tarafından sadece esasa ilişkin bir denetim yapılması hali bakımından öngörülmüş oldu- ğu, şeklinde anlaşılmaya müsaittir. Bununla birlikte öğretide, 64 usu- le ilişkin bir nedenle, örneğin, 65 takibin dayanağını oluşturan ilâmın Yargıtay tarafından görevsizlik nedeniyle bozulması ve mahkemenin bozmaya uyarak görevsizlik kararı vermesi ancak buna rağmen taraf- ların süresi içinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmemesi nedeniyle davanın açılmamış sayılması durumunda da uy- gulanabileceği belirtilmektedir. Buna göre, davalının borçlu olduğu- nu tespit eden hükmün, Yargıtay tarafından bozulup kesinleşmesiyle, onun borçlu sıfatının ortadan kalktığı; özellikle görevsiz mahkeme ta- rafından verilen bu hükmün, gerçek anlamda bir hukuki varlığından söz edilemeyeceği için, böyle bir hükümden dolayı borçlunun borcu bulunduğundan da bahsedilemeyecektir. 66 Yani bu halde, ilâmlı icra takibine dayanak yapılan ilâm ortadan kalktığı için, icranın eski haline iade edilmesi gerekmektedir. İptal davası bakımından konu ele alınacak olunursa, gerek bölge adliye mahkemesinin yapacağı iptal incelemesi gerekse iptal davası sonucunda verilen karara karşı temyiz yoluna başvurulması halin- de, Yargıtay’ın yapacağı temyiz incelemesi sadece HMK m. 439/2’de 64 Tanrıver, s. 181, 182; Tanrıver, İcranın İadesi, s. 288, 289; Talih Uyar, İcra Huku- kunda İlâmlı Takipler, 2. Bası, Manisa 1991, s. 524, 525; Akkaya, s. 690, 691. “… bozma kararı sonucu yeni bir hüküm kurulmadığından ve davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğinden, bozmadan evvelki ilâm uyarınca tahsil edilen paranın borçluya İİK.nın 40. maddesi uyarınca iadesi gerekir” (12. HD, 17.5.2001, 7818/8700, Kazancı İçtihat Bankası). 65 Görev yönünden verilen bu örnek, aynı şekilde, kesin yetki kuralları bakımından da geçerlidir (Akkaya, s. 691). Benzer yönde bkz., Tanrıver, İcranın İadesi, s. 289. 66 Tanrıver, s. 182; Tanrıver, İcranın İadesi, s. 288; Uyar, s. 524, 525; Akkaya, s. 691.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1