Türkiye Barolar Birliği Dergisi 140.Sayı

268 Tıbbi Konsültasyon ve Kusurun Paylaştırılması Sorunu yon olmaksızın bir ameliyat yapmış olması halinde hekim hem haksız fiil dolayısıyla hem de sözleşmeye aykırılık dolayısıyla sorumlu olur. Hukuka uygun bir tıbbi uygulamanın gerçekleşebilmesi için aynı zamanda hastanın rızası da alınmış 98 olmalıdır. 99 Rıza alınırken has- tanın veya yasal temsilcisinin tıbbi müdahalenin konusu ve sonuçları hakkında bilgilendirilip aydınlatılması esastır. 100 Aksi halde verilen rıza geçerli olmaz. 101 tabilecek hiçbir şey yapılamaz ve talep de edilemez.” düzenlemesine yer veril- miştir. 98 Hasta Hakları Yönetmeliği m. 24/I “Tıbbi müdahalelerde hastanın rızası gerekir. Hasta küçük veya mahcur ise velisinden veya vasisinden izin alınır. Hastanın, velisinin veya vasisinin olmadığı veya hazır bulunamadığı veya hastanın ifade gücünün olmadığı hallerde, bu şart aranmaz.” 99 Mevzuatın öngördüğü istisnalar dışında, rıza herhangi bir şekle bağlı değildir. Mevzuatça öngörülen istisnalardan birisi; 1219 sayılı Kanun’da büyük cerrahi müdahaleler için yazılı izin alınması gerektiği düzenlenmiştir (m. 70). Yine Or- gan ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanun’da da yazılı iznin gerekli olduğu belirtilmiştir (m.6). Tıbbi araştırmalarda da rıza yazılı şekil şartına tabidir (HHY. m. 34). Hukuka ve ahlaka aykırı olarak alınan rıza hükümsüzdür ve bu şekilde alınan rızaya dayanılarak müdahalede bulunulamaz (HHY. m. 28). 100 Yarg. 13. HD, T. 10.03.2016, E. 2015/30631, K. 2016/7474 “Salt ameliyata rıza gös- termek yeterli değildir. Ayrıca, komplikasyonların da izah edilmesi gerekmekte- dir. Ancak bu rızanın da …aydınlatılmış rıza olması gerekir. Nitekim Hekim Etiği Yönetmeliği’nin 26. maddesinde düzenleme yapılmış ve “Hekim hastasını, hasta- nın sağlık durumu ve konulan tanı, önerilen tedavi yönteminin türü, başarı şansı ve süresi, tedavi yönteminin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, verilen ilaçların kullanılışı ve olası yan etkileri, hastanın önerilen tedaviyi kabul etmemesi duru- munda hastalığın yaratacağı sonuçlar, olası tedavi seçenekleri ve riskleri konu- larında aydınlatır.” Yapılacak aydınlatma hastanın kültürel, toplumsal ve ruhsal durumuna özen gösteren bir uygunlukta olmalıdır. Bilgiler hasta tarafından anla- şılabilecek biçimde verilmelidir. Hastanın dışında bilgilendirilecek kişileri, hasta kendisi belirler. Sağlıkla ilgili her türlü girişim, kişinin özgür ve aydınlatılmış ona- mı ile yapılabilir.” (www.sinerjimevzuat.com.tr , Erişim Tarihi: 03.05.2018). 101 “Tedavi edecek hekimin hastayı bizzat aydınlatması ve rızasını aldıktan sonra tedaviyi gerçekleştirmesi gerekmekle birlikte, aydınlatma görevinin konunun uz- manı diğer bir hekime bırakılması kabul edilmektedir. Böyle durumda tedaviyi yapacak olan hekim, görevi üstlenen hekimin kurallara uygun bir biçimde ay- dınlatma görevini yerine getirerek hastanın rızasını aldığına güvenerek hareket edebilecek ve bu güveni korunacaktır. Aydınlatma görevini üstlenen hekim, bu görevi hiç yerine getirmemiş veya olması gerektiği gibi yerine getirmemiş olabilir. Bu durumda, tedavi eden hekim esas olarak aydınlatılmış bir rızanın varlığı konu- sunda hataya düşmektedir ve eğer bu hatası kaçınılmaz ise, bundan yararlanacak ve gerçekte rıza bulunmasa veya geçersiz bir rıza bulunsa dahi bu durumdan do- layı cezalandırılmayacaktır (TCK m 30/3). Bununla birlikte, hekimin aydınlatma görevini, hekim dışındaki bir kimseye bırakması kabul edilmemekte ve hekim ol- mayan bir kimse tarafından gerçekleştirilen aydınlatmaya dayanılarak alınmış bir rızaya güven korunmamaktadır.” Yıldız, s. 276.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1