Türkiye Barolar Birliği Dergisi 140.Sayı

98 İdarenin Taraf Olduğu Uyuşmazlıkların Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yöntemleri ile Giderilmesi B. İDARENİN TARAF OLDUĞU UYUŞMAZLIKLARIN 5233 SAYILI KANUN KAPSAMINDA SULH YOLUYLA ÇÖZÜLMESİ İdare Hukukunda fiilen 2004 yılından itibaren uygulanan al- ternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinden biri de 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’la 91 getirilmiştir. Kanun’un kapsam balıklı 2/1. maddesi göre “Bu Kanun, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1 inci, 3 üncü ve 4 üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsar.” Buna göre terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetlerden kaynaklanmak şartıyla gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin sadece maddi zararları bu Kanun kapsamında karşılanmaktadır. Do- layısıyla manevi zararların karşılanması hususunda 5233 sayılı Kanun uygulanmamaktadır. Ancak zarar görenlerin manevi tazminata ilişkin istek ve taleplerini idare hukukunun genel hükümlerine göre isteme hakları saklıdır. 92 Kanun, “gerçek kişi ve özel hukuk tüzel kişileri” demek suretiy- le kamu tüzel kişilerinin terörden kaynaklı zararlarının da bu Kanun kapsamında yer almadığını belirtmektedir. Nitekim Danıştay da köy tüzel kişiliğinin terörden dolayı uğramış olduğu zararların bu Kanun 91 Resmi Gazete, T.27.7.2004, S.25535. 92 Nitekim Anayasa Mahkemesi “5233 sayılı Yasa, idarenin eylem ve işleminin so- nucu olmayan ve herhangi bir idari işlem veya eylemle doğrudan nedensellik bağı da bulunmayan, ancak terör ve terörle mücadele sırasında meydana gelen zararların da tazmini yolunu açan, bu anlamda idarenin kusursuz sorumluluk alanını genişleten bir yasadır. Bu Yasa idarenin kusursuz sorumluluk alanını ge- nişletmekle birlikte, aynı zamanda terör ve terörle mücadele sırasında meydana gelen zararlardan sadece “maddi” olan kısmının sulh yoluyla tazminine ilişkin esas ve usulleri belirlemektedir. Yasa’da bu zararlardan “manevi” olan kısmın idareden talep edilemeyeceğine ilişkin bir hükme yer verilmediği gibi, 12. madde- de “sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda ilgililerin yargı yoluna başvurma hakları saklıdır” denilerek Anayasa’nın 125. maddesinin birinci fıkrasına paralel bir düzenlemeye yer verilmiştir. Bu nedenle itiraz konusu ibare, idarenin sorum- luluk alanını daraltan veya idari işlem veya eylemlere karşı yargı yolunu kapatan bir hüküm içermemektedir” demek suretiyle idare hukukunun ilke ve kuralları- na göre tazmini gerektiğine karar vermiştir. (Anayasa Mahkemesi, T.25.6.2009, E.2006/79, K.2009/97, Kazancı İçtihat Bilgi Bankası). Danıştay’ın da aynı yönde karar verdiği görülmektedir. D.İ.D.G.K, T.18.2.2016, E.2015/2933, K.2016/326, Kazancı İçtihat Bilgi Bankası.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1