Türkiye Barolar Birliği Dergisi 141.Sayı
28 İnancını Açıklamama Hakkı Açısından Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartlarındaki Din Hanesi leme sonuçları itibariyle, özellikle çoğunluk inancından farklı inanca sahip olan birey ya da gruplar açısından dolaylı ayrımcılığın açık bir örneğini oluşturur. 46 Kararda dikkat çeken bir diğer nokta, AYM’nin, dini inanç ve ka- naat kavramının geniş ve dar anlamı arasında bir ayrım olduğuna dair tespiti yinelemesidir. Fakat AYM bu kararında, 1979 tarihli karardan farklı olarak söz konusu ayrımı temellendirmeye çalışmıştır. Bu kap- samda AYM, bireyin inancına dair bilginin, dini inanç ve kanaatin dar anlamını oluşturduğunu ifade etmiştir. Buna karşın AYM’ye göre Anayasa’da yer alan inancını açıklamaya zorlama yasağı, söz konusu kavramın bu dar anlamını dışarıda bırakır ve yalnızca geniş anlam- daki dini inanç ve kanaat için geçerlidir. Mahkeme’nin kavramsallaş- tırdığı bu yapay ayrıma, her şeyden önce mantıksal bir hata içermesi nedeniyle katılmak olanaklı değildir. Bireyin inancına dair bilgi, diğer bir deyişle bireyin hangi inanca sahip olduğu, AYM’nin de belirttiği üzere dini inanç ve kanaatin bir parçasıdır. Dolayısıyla dini inanç ve kanaati açıklamaya zorlama yasağı, inanç ve kanaatin parçasını oluş- turan dini aidiyete dair bilgiyi de evleviyetle ve tartışmasız bir şekilde kapsar. Öyle ki inancını açıklamama hakkı, öncelikle inancının -en ba- sit ve temel haliyle- ne olduğunu açıklamama hakkını içerir. Bu bilgi- nin açıklanmasına dair bir talep ya da baskı doğrudan zorlamanın ör- neğini oluşturur ve İHAM içtihatlarında da vurgulandığı üzere hiçbir koşulda meşru kabul edilemez. AYM’nin bu kararları, laiklik ilkesinin; dinin ve dini pratiklerin denetim ve kontrolünü içerecek şekilde yorumlanmasına örnek teşkil eder. Nitekim AYM 1995 tarihli kararında laiklik ilkesinin bu özelli- ğinin altını çizmiştir. AYM’ye göre “[k]amu düzeninin ve haklarının koruyucusu sıfatıyla devlete, dinsel hak ve özgürlükler konusunda de- netim yetkisi tanınması” laikliğin temel ilkelerinden birini oluşturur. Bunun yanı sıra laikliğin diğer ilkeleri; dinin devlet işlerine egemen ol- 46 “Kişilere eşit muamele yoluyla ayrımcılık yapılması öğretide dolaylı ayrımcılık olarak adlandırılmaktadır… Dolaylı ayrımcılık… genel nitelikteki bir önlem uy- gulandığında belli bir gruba mensup orantısız biçimde yüksek sayıda kişiyi, diğer gruplara mensup kişilere göre daha dezavantajlı duruma sokması ve orantısız etki doğuran önlemin nesnel ve makul bir nedeninin bulunmaması halidir. Bu durum orantısız etki ayrımcılığı olarak da adlandırılmaktadır”. Ulaş Karan, “Eşit- lik İlkesi ve Ayrımcılık Yasağı”, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Anayasa, ed. Sibel İnceoğlu, Beta, 2013, s. 473-474.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1