Türkiye Barolar Birliği Dergisi 141.Sayı
30 İnancını Açıklamama Hakkı Açısından Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartlarındaki Din Hanesi “dini sadece bireyin iç dünyasına hapsetmemekte, onu bireysel ve kolektif kimliğin önemli bir unsuru olarak görmekte, toplumsal görü- nürlüğüne imkân tanımaktadır. Laik bir siyasal sistemde, dini konu- lardaki bireysel tercihler ve bunların şekillendirdiği yaşam tarzı devle- tin müdahalesi dışında ancak, koruması altındadır. Bu anlamda laiklik ilkesi din ve vicdan özgürlüğünün güvencesidir… Laik devlet, resmî bir dine sahip olmayan, din ve inançlar karşısında eşit mesafede du- ran, bireylerin dini inançlarını barış içerisinde serbestçe öğrenebilecek- leri ve yaşayabilecekleri bir hukuki düzeni tesis eden, din ve vicdan hürriyetini güvence altına alan devlettir. Devletle dinin ayrılığı, din ve vicdan hürriyetinin bir gereği olmanın yanında, dinin siyasi müda- halelerden korunması ve bağımsızlığın ı sürdürmesi için de gereklidir ”. 50 AYM, laikliğe dair bu esnek ve özgürlükçü yorumu, sistematik yorum ilkeleri çerçevesinde geliştirdiğini ifade etmiştir. 51 Fakat geliş- tirdiği sistematik yoruma temel oluşturan Anayasa maddeleri arasın- da inanç özgürlüğünü düzenleyen 24. maddeye yer vermemesi dik- kat çeker. 52 Bunun dışında AYM, inanç özgürlüğüne dair yukarıda da yer alan birkaç vurguya karşın, bu kararında daha önceki içtihadına benzer şekilde, önündeki sorunu inanç özgürlüğü açısından değerlen- dirmemiş ve inanç özgürlüğünün kapsamına dair bir çerçeve çizme- miştir. AYM’nin bunun yerine tıpkı önceki içtihadında olduğu gibi, inanç özgürlüğü üzerinde devlet denetimi ve müdahalesine alan açan bir yorum geliştirdiği söylenebilir. Bu yorumun dayanak noktasını ise pozitif yükümlülük kavramsallaştırması oluşturmuştur. AYM’ye göre inanç özgürlüğü açısından devletin pozitif yükümlülüğü; “devletin, din ve vicdan hürriyetinin önündeki engelleri kaldırması, kişilerin inandıkları gibi yaşayabileceği uygun bir ortamı ve bunun için gerekli imkânları sağlaması ödevini beraberinde getirmektedir.” 53 AYM’nin ikinci dayanağı da tarihsel yorum yönteminden ilham alan bir sapta- ma oluşturur: “bir bütün olarak bakıldığında, Türkiye’de baştan beri laiklik ilkesinin anayasal düzeyde ve uygulamada Devlet ile İslam dini arasındaki kurumsal ilişkiyi mutlak surette dışladığı da söylenemez”. 54 50 AYM, E: 2012/65, K: 2012/128, 20.9.2012, s. 1443-1444. 51 Ibid, s. 1443. 52 Kerem Altıparmak, a.g.e. 53 AYM, E: 2012/65, K: 2012/128, 20.9.2012, s. 1444. 54 Ibid, s. 1446.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1