Türkiye Barolar Birliği Dergisi 141.Sayı

375 TBB Dergisi 2019 (141) Hasibe Sena AKKIŞLA dâhil etmesi hem nispilik ilkesine hem de borca aykırılık teşkil eder. Kaldı ki, borca katılan üçüncü kişi edimi ifa eder ve alacaklı da bunu kabul ederse, artık asıl borçlunun edimini ifa etmesi imkânsız hale gel- miş olur. Sonuç olarak, alacaklı kendi kusurlu davranışı ile borçlu ba- kımından edimin ifasını imkânsız hale getirmek suretiyle borca aykırı davranmış olur. Ancak tam olarak böyle düşünmek sakıncalı olabilir. Çünkü borca katılmada üçüncü kişi dar anlamda borç ilişkisinde sa- dece tek bir borç için borçlunun yanında yer almakta, borç ilişkisinin tamamı için borçlunun yanında yer almamaktadır. Başka bir ifadeyle borca katılma sadece tek bir borç için borçlu yanında ye almayı amaç- ladığı ve sözleşmeye katılmayı amaçlamadığı için, bunun nispilik ilke- sine veya borca aykırılık şeklinde değerlendirilmesi isabetli değildir. Ayrıca alacağın temliki veya borcun üstlenilmesinde de, borçlunun katılımına gerek kalmaksızın gerek alacaklı ile alacağı devralan üçün- cü kişi, gerekse borcu üstlenen üçüncü kişi ile alacaklı arasında yapı- lan sözleşmelerde taraf değişiklikleri gerçekleştirilmektedir. 29 Nispilik ilkesine aykırı sonuç doğurduğu kabul edilen esasların boca katılma için de kabul edilmesinde hukuken bir mahsur görülmemelidir. 30 Alacaklı ile borçla ya da borçlular arasında bir borç ilişkisi bulun- malıdır. Mevcut borç ilişkisinin kaynağı ve türü önem taşımaz. Bu iliş- ki üç borç kaynağı olan; haksız fiil, sözleşme ya da kanundan doğmuş olabilir. Borca katılmanın temel şartı, borca katılmanın gerçekleştiği anda hukuken geçerli bir borcun varlığıdır. İlk borcun mevcut ve ge- çerli olmaması halinde borca katılan için de herhangi borç doğmaz. 31 Tarafların bu sözleşmede, ilk borçlunun borcuna atıf yaparak, bu borçtan borca katılanın da tamamen sorumlu olduğunu belirtmeleri de yeterlidir. Bununla birlikte borca katılma sözleşmesinde, bu sözleş- menin teminat amacıyla yapıldığının veya müteselsil borç üstlenildi- ğinin açıkça ifade edilmesi zorunluluk arz etmemekle birlikte, borçlu ile alacaklı arasındaki borç ilişkisine atıf yapılması yoluyla ilk borç- la ikinci borç arasındaki teminat ilişkisinin belirginleştirilmesi ve bu borçların birinin ifa edilmesinin, diğer borçluyu da sona erdireceği- nin ortaya konması gerekmektedir. Aksi takdirde, taraf iradeleri bu 29 Oğuzman/Öz, 2013, s.610. 30 Kılıç, s.59. 31 Tandoğan, C. II, s. 702; Kılıçoğlu, s. 818; Develioğlu, s. 305.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1