Türkiye Barolar Birliği Dergisi 141.Sayı

447 TBB Dergisi 2019 (141) Gülşah Sinem AYDIN 1. Yargıtay’ın yerleşik kararları değerlendirildiğinde, sözleşme- den dönmenin sonuçlarına ilişkin olarak Yargıtay tarafından, aynî etkili dönme görüşü ile benzer sonuçlara varıldığı görülmekteyse de, kanaatimizce Roma Hukuku ilkeleri, Türk Borçlar Kanunu ve Türk Medenî Kanunu’nun bütünü göz önünde bulundurulduğunda, söz- leşmeden dönmenin sonuçları bakımından sistemle en uyumlu olan görüş kanunî borç ilişkisi görüşüdür. Böylece sözleşmeden dönme ile borçlandırıcı işlem “sonradan ” geçersiz hâle gelirse de, geçerli olduğu aşamada bu işleme dayalı olarak yapılan tasarruf işlemi bundan et- kilenmemelidir. Türk Borçlar Kanunu m. 125/III kapsamında burada dördüncü borç kaynağı olarak kanundan doğan bir borcun varlığın- dan söz edilmelidir. Ancak bu hükümde iade bakımından bir düzenle- me getirilmediğinden, tıpkı TBK m. 136’da olduğu gibi, bu hükümde de borçlandırıcı işlemin (sebebin) sonradan ortadan kalkması hâlinin bulunduğu gözetilerek, kıyasen sebepsiz zenginleşme hükümlerine başvurulması gerekir. Bununla beraber zamanaşımı konusunda, söz- leşmeden dönmenin olumsuz zararın tazmini konusunda da talep hakkı doğurduğu göz önüne alınarak, farklı sonuçlara yol açmamak adına, gerek iade gerekse olumsuz zararın tazmini talepleri on yıllık zamanaşımına tâbi tutulmalıdır. İade konusunda anlaşılamazsa iadesi istenen taşınmaz hakkında açılacak olan dava TMK m. 716/I uyarınca tescile zorlama davasıdır. Dolayısıyla sebepsiz zenginleşmeye dayalı talebin nisbî özelliği dikkate alındığında, söz konusu borç ilişkisinin üçüncü kişiler tarafından ihlâl edilemeyeceği sonucuna varılır. Yük- lenici, eğer zenginleşme konusunu oluşturan taşınmaz hâlâ malvar- lığında bulunuyorsa aynen; yok eğer daha öncesinde üçüncü kişilere taşınmazı devretmişse bu defa ikame değer olarak bedelini iade ile yü- kümlü olacaktır. Üçüncü kişilerin sebepsiz zenginleşme kapsamında iade yükümlüsü olmalarından söz edilemez. Üçüncü kişilerin edinim- lerinin geçerliliği onların iyiniyetli olup olmamalarına bağlı değildir. 2. Yargıtay tarafından aynî etkili dönme görüşü ile benzer sonuç- ların benimsenmesi, tescili bozucu koşula bağlamaktadır. Oysa TMK m. 1020/I, TBK m. 243/I ve Türk Sicil Tüzüğü m. 16/II hükümleri uya- rınca tescil koşula bağlanamaz. 3. Yolsuz tescilin arsa maliki tarafından alıcı-üçüncü kişiye karşı ileri sürülmesi hakkın kötüye kullanılmasıdır. Hakkın kötüye kulla- nılmasının görünümlerinden birini de çelişkili davranış yasağı (venire

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1