Türkiye Barolar Birliği Dergisi 142.Sayı
160 Karşı Vekâlet Ücretinin Hukuki Niteliği ve Katma Değer Vergisi Karşısında Durumu bir avukatlık ücreti ödemesine hükmedilmesini amirdir. 89 Bu haliyle karşı vekâlet ücreti yargılama çerçevesindeki diğer giderlerden nitelik itibarıyla farklılık arz eder. Her şeyden önce yargılamanın yürümesi için zorunlu olan posta ve diğer yargılama giderlerinin karşı vekâlet ücretinden amacı farklıdır. Karşı vekâlet ücreti dışında yapılan gider- ler yargılama sırasında dava sonuçlanıncaya kadar yapılan harcama- lara karşılık olarak gerçekleştirilir. HMK’da karşı vekâlet ücreti, yargı- lama sırasında yapılan bir harcama (sarf) karşılığı olmamakla birlikte dava sonunda haklı çıkan lehine hükmedilen yargılama gideri kalem- lerinden biri olarak sayılmıştır. HMK m.330 müvekkil ile dava aleyhine sonuçlanan arasındaki ilişkiyi, AvK m.164/5 ise müvekkil ile avukat arasındaki hukuki ilişki- yi düzenlediği açıktır. Karşı vekâlet ücretinin doğrudan avukat lehine değil, yargılama gideri kapsamında davayı kazanan taraf lehine hük- medilmesi mahkeme kararlarının taraflar için oluşturulacağı, onların leh ve aleyhlerine sonuç yaratacağı ilkesinin uygulanmasının bir gere- ğidir. HMK m. 330’un ihdas edilmiş olmasının amacı mahkeme kara- rının davanın tarafları bakımından sonuçlandırılması gereğinin doğal bir sonucu olarak görülebilir. HMK’nın 330’daki “karşı vekâlet ücretinin taraf lehine hükmedil- mesi” ile AvK’nın m. 164/son’daki “karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir” normu birbiriyle çatışmaktadır. 90 Özel hüküm varken genel hüküm getirilirse genel hükmün özel hükmü kaldırma 89 Çelikoğlu, a. g. e., s.1104. 90 Aynı konuda farklı hükümler içeren iki kanundan hangisinin uygulanması ge- rektiğinin ortaya konulması ve aralarındaki çatışmanın giderilmesi gerekir. Karşı vekâlet ücretinin aidiyeti bakımından AvK’daki hüküm; HMK’daki düzenlemeye göre “özel hüküm” olmasına rağmen, HMK’daki değişikliğin sonradan yürürlüğe girdiği dikkate alındığında, meselenin çözümünde eski tarihli özel kanun ile yeni tarihli genel kanundan hangisinin uygulanması gerektiğinin tespiti yapılmalıdır. Her iki norm kanun düzeyinde olduğundan normlar hiyerarşisine göre aynı dü- zeydedir. Geriye önceki-sonraki norm ile özel ve genel norm mukayesesi kalmak- tadır. Ancak, AvK’daki düzenlemenin “önceki tarihli ve özel hüküm” HMK’daki düzenlemenin “sonraki tarihli ve genel hüküm” durumunda olması nedeniyle aralarında çapraz çatışma vardır. Bu nedenle tek bir ilkeye bakarak çatışmayı çözmek mümkün değildir. Aynı düzeyde yer alan önceki özel kanun ile sonraki genel kanun arasında çatışma varsa çatışmanın nasıl giderileceği yönünde pozitif hukukun bir düzenlemesi yoktur. Bu iki ilkeden herhangi birinin uygulanması durumunda ulaşılacak sonuç diğer ilkenin esas alınmasıyla ulaşılacak sonuçtan her durumda farklı olacaktır.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1