Türkiye Barolar Birliği Dergisi 142.Sayı

18 Ceza Yargılamasında Devlet Sırrı Üzerine Bir Değerlendirme 5237 sayılı TCK’nın “Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk” başlığını taşıyan anılan bölümüne baktığımızda, bu bölümde yer alan suç tiplerinin temelde iki temel kavram üzerinden hareket edilerek oluşturulduğu görülmektedir. Bunlar; “Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları” ile “Yetkili makamların kanun ve düzen- leyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgiler” kavramlarıdır. 36 Dolayısıyla, TCK’daki “devlet sırrı” kavramının bir üst kavram oluşturduğu ve bu iki kavra- mı birlikte belirttiği anlaşılmaktadır. İdarelerin kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklamasını ya- sakladığı bilgilerin de gizliliğe bağlanması ve TCK’da bu gizliliği ih- lallerin suç çeşitleri olarak düzenlenmesi öğretide eleştirilmektedir. Hafızoğulları/Özen’e göre, bu durum, idarenin eylem ve işlemlerinin açıklığı kuralını önemli ölçüde ihlal etmektedir. Diğer yandan, idarede görev alan kişilerin eylem ve işlemleri denetimsiz bırakılmıştır. 37 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na (CMK) bakıldığında, Ya- sanın 47. maddesinde, BEHK’daki tanıma benzer bir devlet sırrı tanımı yapıldığı görülmektedir. CMK’nın 47/1. maddesine göre, “Açıklan- ması, Devletin dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek; anayasal düzeni ve dış ilişkilerinde tehlike yaratabi- lecek nitelikteki bilgiler, Devlet sırrı sayılır”. 5237 sayılı TCK ile 5271 sayılı CMK’daki devlet sırrı kavramları- nın kapsamlarının farklı olduğu görülmektedir. TCK’da devlet sırrı kavramı, CMK’ya göre daha geniş biçimde düzenlenmiştir. Maddi ceza hukukunu düzenleyen TCK’da devlet sırrı kavramının, şekli ceza hukukunu düzenleyen CMK’ya göre daha geniş bir kapsam belirtme- sinde “genel olarak” sakınca görülmeyebilir. Bununla birlikte, yetkili makamların “özellikle” düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını ya- sakladığı bilgilerin devlet sırrı kapsamına alınması ve böylece gizliliğe bağlanması, idare açısından çok geniş bir yetki alanını ifade etmekte- dir. Bu durumun belirlilik ilkesine uygun olmadığı düşüncesindeyiz. Bu noktada 2008 yılında Adalet Bakanlığı’nca hazırlanan fakat ya- salaşmayan Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı’na (DSKT) değinmek gerek- 36 Aras, s. 555. 37 Hafızoğulları/Özen, s. 26.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1