Türkiye Barolar Birliği Dergisi 142.Sayı

221 TBB Dergisi 2019 (142) Orhan Emre KONURALP sadece, 30 sözleşme ile belirlenen mahkemede açılabileceğini öngör- müştür. 31 Söz konusu düzenleme incelendiğinde, kaleme alınış şekli- nin çalışmamızın başında belirtilen ortak yetkili mahkemenin yetki- sine ilişkin düzenlemeye benzediği görülmektir: “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır”. Kanun koyucu münhasır yetki sözleşmesindeki düzenlemede “kesin yetki” ibaresine yer vermemekle birlikte özel ve genel yetki- li mahkemelerin kesin olmayan yetkisinin ortadan kalkacağını açıkça belirtmiştir. Peki dava münhasır yetki sözleşmesi ile belirlenen mahke- mede değil de başka bir mahkemede açılırsa, söz konusu mahkemenin hâkimi bu durumu resen dikkate alabilir mi? Bu sorunun cevabını ve- rebilmek için, münhasır yetki sözleşmesiyle belirlenen yetkinin niteli- ğini incelemek gerekir. Doktrinde çoğunluk tarafından kabul edilen görüşe göre, yetki sözleşmesi ile tarafların belirledikleri mahkemenin yetkisi, kesin yetki değildir. 32 Dolayısıyla yetki sözleşmesi münhasır yetki sözleşmesi de olsa, dava sözleşmeyle belirlenenden başka bir mahkemede açılırsa bu husus hâkim tarafından resen dikkate alınamaz. 33 Doktrinde bu görü- 30 “Görüldüğü üzere, taraflar, salt bir münhasır yetki sözleşmesiyle, kanunun ön- görmüş olduğu genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisini kaldırmış olmakta- dırlar. Taraflar, bu sonucun ortaya çıkmasını istemiyorsa, yani genel ve özel yetki- li mahkemelerin yetkisinin devam etmesini istiyorlarsa yetki sözleşmesinde bunu ayrıca belirtmek zorundadırlar. Buna göre, münhasır yetki sözleşmesinden kasıt, tarafların yetki sözleşmesi ile kararlaştırılan mahkemeden başka bir mahkeme- de dava açılamaması üzerinde anlaşmalarıdır”. Bkz. Yarg. 3. HD E. 2017/7502 K. 2017/16793 T. 30.11.2017 (kazanci.com; Son Erişim Tarihi: 15.11.2018). 31 HUMK döneminde ise Yargıtay uygulaması tam aksi istikametteydi. (Bkz. Kuru, Cilt 1, s. 566; Postacıoğlu/Altay, s. 126; Üstündağ, Yargılama, s. 218, dipnot 122; Bolayır, Yetki, s. 159 vd.) Dolayısıyla HMK ile yetki sözleşmesi bakımından ge- tirilen yeniliklerden birisinin de tarafların münhasır yetki sözleşmesi yapabilme olanağına kavuşması olduğu ifade edilmektedir. (Bolayır, HMK, s. 143; Taş Kork- maz, s. 1794). HUMK dönemine ilişkin olarak yapılan yetki sözleşmelerinin mün- hasır olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceğine ilişkin tartışmalar için ayr. bkz. Üsütündağ, Salahiyet, s. 331 vd. 32 Kuru, Usûl, s. 119 ve 120; Akkan, Pekcanıtez Usûl, s. 318; Pekcanıtez/Atalay/ Özekes, s. 80; Arslan/Yılmaz/Taşpınar Ayvaz, s. 229; Yılmaz, s. 483; Meral Sun- gurtekin Özkan, Türk Medeni Yargılama Hukuku, Barış Yayınları, İzmir 2013, s. 36. 33 Kuru, Usûl, s. 119 ve 120; Akkan, Pekcanıtez Usûl, s. 318; Arslan/Yılmaz/Taşpı- nar Ayvaz, s. 229; Yılmaz, s. 483; Atalı/Ermenek/Erdoğan; s. 216; Ömer Ulukapı,

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1