Türkiye Barolar Birliği Dergisi 142.Sayı

38 Ceza Yargılamasında Devlet Sırrı Üzerine Bir Değerlendirme yeterli görülmezse o dairenin bağlı olduğu bakanlığa başvurulabili- yordu. Doğal olarak bu düzenleme bir el koyma yasağı olarak değer- lendirilmekteydi. 91 Özbek/ Bacaksız’a göre, CMK’nın 125. maddesi ile bu el koyma ya- sağı kısmen kaldırılmıştır. Ancak maddenin üçüncü fıkrası uyarınca, 125. madde hükmü, hapis cezasının alt sınırı beş yıl veya daha fazla olan suçlarla ilgili olarak uygulanacağından, alt sınırı beş yıldan az olan suçlar bakımından el koyma yasağının devam ettiği söylenmeli- dir. 92 Buna karşılık, maddenin gerekçesinde ise farklı bir açıklamanın yapıldığı görülmektedir. 93 Ünver/Hakeri’ye göre ise, CMK’nın 125/3’de belirtilen alt sınıra bağlı olmaksızın CMK m. 125 uyarınca tüm suçlar bakımından devlet sırrı niteliğindeki belgelere el konulması yasaktır. Devlet sırrı niteli- ğindeki belgelere el konulamamakla birlikte, yalnızca alt sınırı beş yıl- dan fazla olan suçlarda, belirtilen şartlarda ve biçimde belgenin içeriği 91 Özbek/Bacaksız, s. 150; Özbek/Doğan/Bacaksız/Tepe, s. 370. 92 Özbek/Bacaksız, s. 150-151. 93 CMK m. 125 (Tasarı m. 93) gerekçesinde, “Maddenin üçüncü fıkrasında, bu hük- mün ancak, belirli ağırlık derecesine ulaşmış olan suçlarla ilgili olarak uygula- nabileceği hüküm altına alınmıştır. Bu itibarla, belirlenen ağırlık ölçüsüne ulaş- mayan suçlardan dolayı bir bilgi veya belgenin devlet sırrı olduğundan bahisle soruşturma ve kovuşturma sürecinde tartışılmasına sınırlama getirilemeyecek- tir.” denilmektedir. Oysa CMK’nın 47. ve 125. maddelerinin 3. fıkralarında ortak olarak yer alan “Bu madde hükmü, hapis cezasının alt sınırı beş yıl veya daha fazla olan suçlarla ilgili olarak uygulanır” kuralından, doğal olarak alt sınırı beş yıldan az olan suçlar bakımından devlet sırrına ilişkin bilgi veya belgelerin mah- kemeden gizli tutulabileceği anlaşılmaktadır. Çünkü CMK m. 47’nin (Tasarı m. 49) gerekçesinde de, “Bütün bu değişikliklerin amacı, etkin bir ceza sisteminin oluşturulmasıdır. Bu yapılırken, Devlet sırrı da korunmakta ve yararların denge- lenmesine çalışılmaktadır” denilmektedir. Devlet sırrı korunmak istenirken ya- rarların dengelenmesine de çalışılıyorsa, anılan hükümlerden çok doğal olarak alt sınırı beş yıldan az olan suçlarda devlet sırrının yargılamadan gizlenebileceği sonucuna varılır. Centel/Zafer’de bu sorunsala şöyle değinmektedir: “Belirtelim ki, suçun ağırlığı ile Devlet sırrı arasında bağlantı kurulması doğru olmamıştır. Hafif suçlarda da Devlet sırrı aleni duruşmada açıklandığında dış ilişkilere, milli savunmaya ve milli güvenliğe zarar verilmesi söz konusu olabilir. Ayrıca basit suçlarda sanığa devlet sırrı kavramını tartışma olanağı tanıyıp ağır suçlarda bu- nun kısıtlanması ters bir mantığın ifadesidir ve sanık açısından delillerin doğru- dan doğruyalığı ile savunma hakkını kısıtlar”. Bkz. Centel/Zafer, s. 264. Görü- leceği üzere, gerekçede belirtilenin kabulü, açık bir mantıksızlık doğurmaktadır. Burada, gerekçede yanlış bir açıklama mı yapıldığı sorusu akla gelmektedir. Eğer yanlış değilse ortada bir mantıksızlık vardır.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1