Türkiye Barolar Birliği Dergisi 142.Sayı

53 TBB Dergisi 2019 (142) Cengiz Ozan ÖRS Soruşturma evresinde devlet sırrı içeren bilgi veya belgelerle ilgili usuli işlemler yapılmasına olanak sağlayacak şekilde CMK’nın 47. ve 125. maddelerinde değişikliğe gidilmesi gidilmemesi tartışılırken, ceza yargılaması sistematiğine uygun olmayan bir sonucun ortaya çıkma- ması için, bu değişikliğin kovuşturma evresiyle ilgili yukarıda belirtti- ğimiz önerimiz açısından da değerlendirilmesi gerekir. Soruşturma evresi gizlilik ilkesine göre yürütüldüğünden ve Cumhuriyet Savcısı CMK m. 153/2 çerçevesinde müdafinin dosya içe- riğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisinin kısıtlanmasını yargıçtan isteyebileceğinden, devlet sırrı ile bilgi veya belgeler soruş- turma evresinde savunma ile paylaşılmayacaktır. Bu nedenle, yukarı- da kovuşturma evresiyle ilgili belirttiğimiz önerinin soruşturma evresi için getirilmesine gerek olmadığı düşünülebilse de meselenin ceza yar- gılaması sistematiği açısından değerlendirilmesi gerekir. Bir an için Cumhuriyet Savcısının soruşturma evresinde devlet sır- rı ile ilgili bilgi veya belgeleri delil olarak topladığını ve iddianameyi bu delilleri de değerlendirmek suretiyle düzenlediğini düşünelim. Bu durumda kovuşturma evresi için getirdiğimiz öneri bakımından şu sorun ortaya çıkacaktır: İddianamede devlet sırrı içeren bilgi veya bel- gelere de dayanılacak fakat kovuşturma evresinde ilgili kurum veya memur, devlet sırrı içeren bilgi veya belgenin açıklanmasının ulusal güvenlik aleyhine sonuçlar doğuracağını gerekçeli olarak mahkeme- den talep eder ve mahkeme devlet sırrına ulaşılmamasına karar verir- se, kovuşturma evresinde devlet sırrına ulaşılmayacak ve söz konusu bilgi veya belgeler ispat aracı olarak kullanılmayacaktır. Bu durumda, iddia makamının vakıf olduğu devlet sırrına yargılama makamı vakıf olmayacak; mahkeme ulaşılmamasına karar verdiği devlet sırrını delil olarak değerlendirmeyeceğinden, bu delillere iddianamede dayanıl- masının ceza yargılaması açısından bir gerekliliği bulunmayacaktır. Diğer yandan, devlet sırrına iddia makamı vakıf olurken savunma ma- kamı vakıf olmayacağından, iddia makamı olası diğer delillere ulaşma noktasında ve böylece iddiasını ispatlamada üstünlüğe sahip olacak; savunma makamı ise iddia makamının iddiasının karşısında oldukça kısıtlı bir savunma sunabilecektir. Bu ise kuşkusuz silahların eşitliği- ne 129 uygun bir sonuç değildir. 129 AİHM’e göre, adil yargılamanın ilk ve en önemli gereği taraflar (iddia ve savun- ma) arasında silahların eşitliği; yani mahkeme önünde sahip bulunulan hak ve

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1