Türkiye Barolar Birliği Dergisi 143.Sayı

125 TBB Dergisi 2019 (143) Haluk TOROSLU Muhakeme hukuku normlarının ilk derece muhakemesi sırasında ihlal edilip edilmediğinin Yargıtay tarafından denetlenmesi, keyfiliği önleyen bir tedbirdir. Maddi gerçeğin araştırılmasında hukuk devle- ti ilkesine riayet edilmeli ve sanık hakları ihlal edilmemelidir. Bu ne- denle muhakeme normları içinde delilleri, onların değerlendirilmesi- ni, değerlendirmenin gerekçelendirilmesini düzenleyen normlar gibi, maddi soruna ilişkin olan normlara aykırılık da hukuka aykırılıktır. Bunların arasında olayın mahkemece aydınlatılması mecburiyetine aykırılık da vardır ki, kısaca eksik soruşturma denilegelmekte ve boz- ma sebebi sayılmaktadır. 23 Bununla birlikte muhakeme dışı hukuk normlarının hukuki de- ğerlendirmede kullanılması maddi değerlendirmeye bağlı olduğun- dan Yargıtay’ın hukuki sorun hakkında bir karara varabilmek için ek soruşturmayı gerekli görmesi ve bu sebeple bozmasının aslında maddi denetleme olmadığı da ileri sürülmektedir. 24 Kunter’e göre kanunun yalnızca bir hukuk kuralının uygulanma- masını temyiz sebebi sayması, hiçbir ayrımyapılmadanmaddi sorunun çözümünde hâkimlerin yetkilerinin serbest olduğu, olayı belirlemele- rinin Yargıtay’ı mutlak olarak bağladığı sanılan devirlerin kalıntısıdır. Uyuşmazlığı çözme işinin hâkime verilmesi artık yeterli bir teminat ya mahkûm etmesi halinde yapılan temyiz istemi, mahkemenin maddi vakıaları yanlış değerlendirdiğine ve hüküm verdiğine ilişkindir. Yani maddi hukukun ihlal edilmesi söz konusudur. Oysa bir muhakeme usulüne aykırı davranılarak hüküm verilmesi durumunda temyiz istemi yargılama hukukunun ihlaline daya- nır. Örneğin aleni yapılmaması gereken bir duruşmanın aleni yapılması halinde yargılama hukuku bakımından usul kurallarına bir aykırılık vardır. Bkz. Özbek ve diğerleri, s. 749. 23 Yenisey/Nuhoğlu, s. 936; 1412 sayılı mülga CMUK’nın yürürlükte olduğu dönemde de kural temyiz incelemesinin yalnızca hükmün hukuki yönüne ilişkin olarak yapılmasıydı. Ancak sadece hukuki inceleme yapılacağına ilişkin ilke, Yargıtay tarafından içtihat yoluyla aşılmış ve genişletilmiş temyiz kabul edilmişti. Bu kapsamda bir olayı tespit ederken delilleri serbestçe değerlendiren ilk derece mahkemesi hâkiminin maddi olaya ilişkin bu tespitini eksiksiz olarak yapması ve hâkimin kanaatinin objektif dayanaklarının hükümden anlaşılması gerektiğin- den, maddi vakıanın sübutuna ilişkin kanaatin yeterli delile dayanarak ve man- tık kurallarına uygun bir şekilde oluşturulup oluşturulmadığı açısından da bir denetim yapılmaktaydı. Bkz. Centel/Zafer, s. 883; Genişletilmiş temyizde maddi sorunun da olanak ölçüsünde incelendiği, bunun sonucu olarak da dar anlamda istinaf ile genişletilmiş temyiz arasındaki farkın giderek ortadan kalktığı hususun- da bkz. Erdem/Şentürk, s. 89. 24 Yenisey/Nuhoğlu, s. 936; Erdem/Şentürk, s. 180.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1