Türkiye Barolar Birliği Dergisi 143.Sayı

416 Federal Almanya Örneğinde AB Adalet Divanı Kararlarının Kesin Hüküm Karakterine ... da da kararına Äqivalenz ve etkinlik prensibini esas almıştır. Etkinlik prensibi muvacehesinde AB Adalet Divanı yeniden hukuka olan güve- nin özel anlamını vurgulamış, ancak aynı zamanda devletlerin sorum- luluğu olasılığına atıfta bulunmuştur. Aslında D.Constantin Târ ș ia’nın tazminat ile zararının telafi edilmesi mümkünken Divan Äqivalenz prensibi muvacehesinde durumu değerlendirmiştir. Äqivalenz pren- sibi bu bağlamda farklı tabiata sahip uyuşmazlıklar için ulusal usul düzenlemelerinin aynı olmasını değil, ulusal hukuk ihlâlleri ile AB hukuku ihlâllerinin aynı şekilde muamele edilmesini gerektirmekte- dir. Bu bakımdan ulusal hukukun mahkemelerin kimi kararları için yargılamanın iadesi prosedürünü kabul etmemesi Äqivalenz prensi- bine aykırılık teşkil etmemektedir. Târ ș ia davasında kanun sözcüsü N. Jääskinen nihai talebinde Äqivalenz prensibinin anlamını kapsamlı şekilde irdelemiş ve Romanya Hukuk Usulü Kanunu’nun 322. madde- sine göre kesin hüküm karakterli kararın ertesinde AİHM’nin yahut Romanya Anayasa Mahkemesi’nin karar vermesi durumunda yargıla- manın iadesinin mümkün olduğuna dikkat çekmiştir. 19 Bu çerçevede ortaya çıkan sorun anayasa mahkemesi ve AİHM kararlarının yargılamanın iadesini haklı kıldığı durumlarda AB Ada- let Divanı kararlarının farklı muamele edilmesi, diğer bir ifade ile Äqivalenz prensibinin ihlâl edilmesidir. Kanun sözcüsü fazla deta- ya girmeden böyle bir durumda Äqivalenz prensibinin ihlâl edilmiş olacağını kabul etmiştir. Birlik hukuku söz konusu durumda ulusal hukuka nazaran daha kötü icra edilmektedir. Äqivalenz prensibinin ihlâli ancak benzer durumlar bakımından kabul edilmektedir. Değer- lendirmenin diğer esaslar yanı sıra ulusal hukukun ilgili karara vermiş olduğu hiyerarşi esas alınarak genel olarak değil, somut örnekte ya- pılması gerekmektedir. Bu çerçevede kurumsal mukayese edilebilirlik durumunda Äqivalenz prensibi ve AB Anlaşması’nın 4. madde, 3. fık- rası muvacehesinde eşit muamele gerekliliği doğmaktadır. Bu nedenle takip eden bölümde AB Adalet Divanı kararları ertesinde yapılan yar- gılamanın iadesi ile AİHM ve Anayasa mahkemesi kararları ertesin- de Alman hukukunda öngörülen esaslara göre yapılan yargılamanın iadesi arasında ne ölçüde benzerlik bulunduğu konusu ele alınacaktır. 19 Kanun sözcüsü Jääskinen’in 23.4.2015 tarihli nihai talebi için bknz. Rs. C-69/14 (Târ ș ia), Rn.7

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1