Türkiye Barolar Birliği Dergisi 143.Sayı
62 Anayasa Yargısında Alan Sorunu: Anayasa Yargısının Belirlenmiş Alanı görmek gelir. Tarihsel açıdan bakıldığında devlet aklına uygun siyasi eylemin ön şartını da, hükümdara, değişen iç ve dış şartlara göre ser- bestçe hareket etme imkânı ve yeteneğini tanımak oluşturur. Kuşkusuz siyasi eylem, her dönemde olduğu gibi bu dönemde de içkin ve dışsal sınırlara tabi olmuştur. Ancak bu doktrin “eylemin sınırları” konusun- da da belirleyici karar verme yetkisini bizatihi eylemin aktörüne tanır. 25 Sancar’ın belirttiği gibi devlet aklı doktrinin geliştiği dönemde, si- yasi eylemin meşruluk referansının ve sınırlarının “kutsal” otoriteye ve ona dayanılarak kurulan “kutsal” öğretiye göre belirlendiği düşünüle- cek olursa, bu doktrinde öngörülen siyasi eylem sisteminin işlemesini sağlayacak en elverişli yolun, bir kutsal karşısına başka bir “kutsal”ı çı- karmak, yani siyasi eylemin merkez birimi olarak “devlet”i tanrısallaş- tırmak/kutsamak olduğu kolayca söylenebilir. İşte modern devlet ya da “Leviathan”, yani görmeyen, işitmeyen, kendisine dokunulamayan, ancak her şeye kadir, her yerde hazır ve nazır olan yapı, esasında bir tür yeryüzü tanrısı, bu çabaların bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. 26 Nitekim Hobbes’a göre bir insan topluluğu, kendi arasında söz- leşme yaparak, hepsinin birden kişiliğini temsil etmek, yani onların temsilcisi olmak hakkının hangi kişiye veya heyete verileceği konu- sunda çoğunlukla anlaştığı vakit, bir devlet kurulmuştur denir. Bunun lehinde oy verenler gibi, aleyhinde oy verenler de, barış içinde birlikte yaşamak ve başkalarına karşı korunmak amacıyla, o kişi veya heyetin bütün eylemlerini ve kararlarını, bunlar kendi eylem ve kararlarıymış- çasına, yetkili kılacaktır. 27 Bundan böyle artık uyruklar hükümet şekli- ni değiştiremezler. Uyruklar egemenin yapacağı ve uygun bulacağı her şeyi kabul etmek zorundadır. Aksi durum sözleşmenin bozulmasıdır ve bu adaletsizliktir. Başka bir egemen için artık sözleşme yapamazlar. Tanrı ile de sözleşme yapamazlar. Egemen güçten vazgeçilemez; zira egemen yapılmış olan sözleşmenin bir tarafı değildir, egemenin yapa- cağı her şey de adaletsizlik değildir. Bu nedenle uyrukların vazgeçme mazereti yoktur ve uyrukluktan kurtulamazlar. Yani egemenin iktida- rı şarta bağlı değildir. 28 25 Sancar, a.g.e., s. 18-19. 26 Sancar, a.g.e., s. 19. 27 Thomas Hobbes, Leviathan, Yapı Kredi Yayınları, Çev. Semih Lim, 14. Baskı, İs- tanbul 2016, s. 137. 28 Hobbes, a.g.e., s. 138-139.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1