Türkiye Barolar Birliği Dergisi 143.Sayı

66 Anayasa Yargısında Alan Sorunu: Anayasa Yargısının Belirlenmiş Alanı eğilim gösterir. Dolayısıyla devlet aklında iktidarın sınırlandırılması, tanımlanması ve belirlenmesi süreci tamamıyla amaca giden yolda çı- kan birer engeldir. Denge ve denetim devlet aklı için dikkate değer bir olgu değildir. Bu yönüyle devlet aklı tarihsel süreç içerisinde meşru yönetici anlayışından meşru yönetim anlayışına doğru geçiş sürecini ters yönde işletmektedir. İşte bu noktada devlet aklına ket vuran bir anlayış olarak anaya- sacılık ve bunun operasyonel gücü olarak anayasa yargısı, bir diğer ifade ile anayasa mahkemeleri oluşturulmuştur. Anayasa yargısı hu- kuk devletinin de kurumsal bir aracıdır. Gerçekten de Özbudun’un belirttiği gibi yakın denilebilecek zamanlara kadar, hukuk devleti ol- gusundan esas itibari ile yürütme iradesinin normlara bağlılığını ger- çekleştirecek yargısal denetim anlaşılmıştır. Bölünmez, devredilmez, yanılmaz ve temsil edilmez genel irade anlayışının etkisiyle, millet temsilcilerinden teşkil olunan yasama organının, birey haklarına teca- vüz edebileceği, bu nedenle birey haklarının yalnızca yürütme iradesi karşısında değil, yasama iradesi karşısında da korunması gerebileceği pek düşünülmemiştir. 39 Ancak gelinen noktada anayasacılık ve buna bağlı değerler dizisi olarak hukuk devleti ve çoğulcu demokrasinin ve dolayısıyla da birey hak ve özgürlüklerinin temel tehdit edici unsurla- rından birinin de yasama iradesi olduğu görülmektedir. Bununla bera- ber, şüphesiz, yürütme iktidar araçlarının eylemselliğini, bir diğer söy- lemle hareket kabiliyetini oluşturur. Yürütmenin, dolayısıyla iktidarın hareket kabiliyeti arttıkça toplumsal alanda hak ve özgürlüklerin ihlal edilme ihtimali de artar. Öte yandan anayasacılık ve buna bağlı değerler dizisi olarak hu- kuk devleti ve çoğulcu demokrasinin operasyonel gücü olması bekle- nen anayasa mahkemelerinin kimi zaman bunun tam aksi yönde dav- randıkları ve hatta devlet aklının bir operasyonel gücüne dönüştükleri görülmektedir. Anayasa mahkemelerinde görülen bu biçimdeki iş- levsel dönüşüm çoğunlukla anayasa mahkemelerinin bir hegamonik kurum 40 olarak tasarlanmalarının bir sonucudur. Buradaki hegemon- 39 Özbudun, (2016), s. 403. 40 Ran Hirschl ortaya koyduğu bir çalışmada İsrail, Kanada, Yeni Zelanda ve Güney Afrika’daki anayasal gelişmeleri mercek altına almış ve bu ülkelerdeki anayasal hareketlerin yaygınlaşan anayasal değişim ve dönüşüm eğiliminden ibaret olma- dığını belirtmiştir. Nihayetinde Hirschl, bu dört ülkedeki anayasal devrimlerin salt yargısal bir güçlendirme yönünde ve niyetinde olmadığını ortaya koymuştur;

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1