Türkiye Barolar Birliği Dergisi 144.Sayı
109 TBB Dergisi 2019 (144) Batuhan AKTAŞ / Serkan SEYHAN dan dolayı, adli ve idari yargı yerleri arasında çıkabilecek olan görev ve hüküm uyuşmazlıklarını çözmek için, somut uyuşmazlığın tarafı olmayan bir mahkemenin varlığı gerekmektedir. Türk hukukunda bu görev 1945 yılında kurulan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne düşmektedir. 14 İdari rejimin uygulandığı ülkelerde ortaya çıkan yargı ayrılığı kay- naklı görev sorunlarının makul sürede ve istikrarlı bir şekilde çözüm- lenmesi, gerek davanın taraflarının adil yargılanma haklarının güvence altına alınmasına gerekse bireylerin hak arama özgürlüklerinin korun- masına hizmet eder. Nitekim görevli yargı yolunun tespit edilememesi veya yargı ya da yasama kanalıyla görevli yargı kolunun sürekli de- ğişikliğe uğraması, davaların ciddi şekilde uzamasına sebep olduğu kadar, hangi mahkemede dava açması gerektiği hususunda şüpheye düşen bireylerin de haklarını aramaktan imtina etmelerine, dolayısıyla yargıya olan güvenin ortadan kalkmasına neden olabilir. 15 Bu nedenle idarenin faaliyetlerini denetlemek amacıyla adli yargı kolunun yanında ayrı bir kol olarak örgütlenen idari yargının görev alanını belirlemek ve Uyuşmazlık Mahkemesi’nin de bu belirlemeyi yaparken hangi ölçüt- lerden yararlandığını ortaya koymak büyük önem arz eder. Uyuşmazlık Mahkemesi’nin son kararları ışığında idari yargı- nın görev alanını belirleyen ölçütleri incelemeden önce öğretinin bu husustaki tespitlerine değinmekte fayda vardır. Keza öğretide de Uyuşmazlık Mahkemesi’nin görev uyuşmazlığına ilişkin olarak idari yargının görev alanını belirlerken hangi ölçütlerden yararlandığı tartı- şılmış ve bu hususta; Onar ; kamu kudreti, iptal edilen bir idari karar- dan doğan zarar ziyan, kamu hizmeti ve kamu emlaki gibi kavram- ları Mahkeme’nin başvurduğu ölçütler olarak saymıştır. 16 Gözübüyük ise; kamu hizmeti, yönetsel işlem, yönetsel eylem, yönetsel sözleşme gibi kavramların görevli mahkemeyi belirlemede kullanılan ölçüt- sans Tezi), Ankara, 2000, s. 2. 14 Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluşu ile birlikte Türkiye’de idari rejimin tam ola- rak uygulanmaya başladığı hakkında bkz. Akgüner/Berk, s. 26. 15 Hatta öğretide adli yargı yerleri ile idari yargı yerleri arasındaki görev sorunu- nun, idari rejimi benimsemiş ülkelerde salt bir görev sorunundan ziyade, hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesi ile ilgili olduğu da ileri sürülmüştür. Metin Gün- day, “İdari Yargının Görev Alanının Anayasal Dayanakları”, Anayasa Yargısı Der- gisi , Cilt: 14, 1997, s.347. 16 Sıddık Sami Onar, İdare Hukukunun Umumî Esasları, Hak Kitabevi, İstanbul, 1968, s. 1606 vd.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1